Günümüzde 17. ? 18. yüzyılda yaşayan bir insanın tüm hayatı boyunca aldığı bilgiyi şu anda bir hafta sonu gazetesinde sığdırabiliyoruz. Her an ve her yerde inanılmaz derecede bir bilgi bombardımanına maruz kalıyoruz. TV, gazete, internet, cep telefonu, billboardlar ve içtiğimiz su şişesine kadar yüz binlerce bazen milyonlarca ilgili ve ilgisiz bir çok bilgi ? ben burdayım? demek için duyularımıza hücum ediyor. Pazarlama ve reklam profesyonelleri markalarını aldırtmak için milyon dolarlık medya bütçeleriyle çırpınıp dururken bu çabaların pek de bir işe yaramadığını yavaş yavaş anlamaya başladık. Beynimiz varoluşunun mükemmelliğini bir kez daha ispat etmek istercesine bizimle ilgili olmayan şeyleri biz farkında olmadan filtreleyip bilincimizin çöp kutusuna postalıyor.
Beynimizin bu mükemmel yeteneği diğer taraftan markasını tercih edilmesini sağlamaya çalışanlar için çok büyük bir dezavantaj meydana getiriyor. Çünkü bilgi bombardımanının miktarı ve şiddeti arttıkça, beynimiz de filtreleme eşiğini bu doğrultuda arttırıyor. Bu nedenle bir mesajın ilgimizi çekmesi giderek zorlaşıyor. Dikkat süremiz azalıyor. Diğer taraftan bu kargaşanın içinden farklılıaşan, beynin karmaşık şeylerden kaçma dürtüsü yüzünden filtrelemeden kurtulan yalın ve basit markalar müşterilerinin hayatının bir parçası olmaya hak kazanıyor.
( Basitlik üzerine John Meada?nın bir konuşması aşağıdadır. )
Bu bilgi çöplüğü dünyamızda yaşamlarına devam etmek isteyen markaların giderek daha yalın olması gerekiyor. Çünkü basit iyidir ve güzeldir. İnsani bir eğilim olarak karar verirken mümkün olduğunca örtülü bilincimizle uğraşma çabasına girmeyiz ve en basit ve anlaşılana doğru yöneliriz. Diğer taraftan kitlesel olarak yapılan iletişim artık vaktini doldurmaktadır. Giderek müşteriyle ?doğru zamanda, doğru yerde? iletişime geçip en yalın halimizle ?doğru şeyi? söylememiz gerekiyor. Herhangi bir şeyle geri satın alınamayacak bir şeydir zaman, bu nedenle müşterimizin zamanına saygı duymamız gerekiyor eğer sevgisini kazanmak istiyorsak.
Murat DURAK
Yorum Yok