Biz de tam onu yapacağız şimdi. Converse konuşacağız. Muhabbet edecek, markamızla sohbet edeceğiz. Converse’in aldığı stratejik bir kararın arkasındaki sebepleri inceleyeceğiz bu yazıda. Eklemek istediklerinizi ekleyin lütfen, tartışalım üzerinde.

Converse, 103 yıllık bir tarihi olan ve basketbol tarihine geçmiş bir ayakkabı markası.

Converse, her hangi bir durumda, koşulması gerektiğinde size en uygun ortamı yaratan, giydikçe ayağınızın şeklini alan, yırtıldıkça kullanıcısı gözünde değerlenen, her türlü sporu yapmaya imkan tanıyan, rahatlığı ve stili aynı anda sunan bir ayakkabı markası.

Converse, özellikle kültürü Amerikan kültürüne benzeyen ya da benzemeye yönelmiş ülkelerde çok sevilen bir ayakkabı markası.

Converse, Türk özel alışveriş kulübü ve fırsat sitelerinin en çok talep gören ürünlerine sahip bir ayakkabı markası.

Converse, bir “love mark”.

Ayrıca Converse, Dünya’da 3. (New York, Soho) ve Avrupa’daki ilk “mono-

brand” (sadece bir markanın satıldığı) mağazasını Türkiye’de, İstiklâl Caddesi’nde açmaya karar vermiş bir ayakkabı markası.

Taksim ve Converse.

Aynı dilden konuşan iki marka bir arada.

Bu gelişmeye sebep olan bir kaç sebep var. Sıralamak gerekirse;

  • Türkiye, Converse satışlarında Avrupa’da 3. sırada. (Yılda 1,5 milyon çift ayakkabı!)
  • Distribütör olan Gözalan Grup’un yoğun ikna çabaları.
  • İstiklâl Caddesi’nin markanın ruhuna mükemmel uyum sağlaması. (Yine aynı sebepten yapılan bir gerilla tanıtım etkinliğine ait videoyu paylaştım yazının sonunda.)
  • Türkiye’nin diğer pazarlara da kapısı açılan çok değerli bir pazar olması.
  • Bu durumun Türk kullanıcılarda “duygusal bir bağ” yaratacak olması.

Bütün bunların yanında, Converse, gelecek yıllar içerisinde Türkiye’de üretim de yaptıracaktır muhtemelen.

Küçükken ailemiz bize “Düşünmeden konuşma!” derdi, hatırlarsınız.

Babası, Converse’e de aynısını söylemiş. O da konuşmadan önce bunları düşünmüş işte.

Ve konuşmuş: “Rahatım, asiyim, sportifim, umursamazım, sosyalim… Ben tam Taksim’in adamıyım!”

Duydunuz değil mi?