Yaklaşık bir ay kadar önce bir Beşiktaşlı olarak Beşiktaş’ın sitesine girdiğimde karşılaşmıştım FEDA‘yla. Kulübün ikonik isimlerinden Şeref Bey’e ithaf edilen hikaye, aslında Beşiktaş için belki de bir pazarlama zihniyeti dönüşümünün ilk sinyaliydi.

Şeref Bey’in ömrünün son zamanlarında doktoru ona “Yeter artık Şeref Bey! Hastasın, öleceksin ama hâlâ Beşiktaş diyorsun!” manasına gelen sözler diyordu. O da kimsenin duyamayacağı şekilde “FEDA” diyordu. Ömrü Beşiktaş’a adanmıştı ve bundan hiçbir sıkıntı duymuyordu. Bu sadece bir hikayeden ibaret olabilir; ama aslında anlatılmak isteneni anlatabilmesi bakımından gayet yeterli.

Beşiktaş bu sezon futbol açısından iyi bir sezon geçirmedi. Şike soruşturması kapsamında teknik direktör ve transfer komitesi başkanı derecesinde darbe aldı. Bir de bunlara yıllardır Beşiktaş’ı zarara uğratan bir başkan eklenince Beşiktaş yaralandı. UEFA’nın mali gereksinimlerini karşılayamadığı için Avrupa kupalarından bir yıllığına men edildi. Stad inşa etmesi gerekiyor ancak futbolcu maaşlarından ve ödemelerden dolayı sıkıntı yaşıyor. Tam da böyle bir zamanda FEDA ortaya çıktı. Beşiktaş’ın en eski kulüp olduğunu hatırladığı ve kulüp olma bilincinde belki de bu yöne yöneleceğini gösteren bir durum bu. Olması gerektiği gibi. Köklerine inen ve muhalif-reaktif kişiliğini biraz da Arap alfabesi kullandığımız, milliyetçilik akımlarının etkisiyle oluşan takımlardan biri olduğunu gösterebileceği gibi.

Bu durum Beşiktaş’a şimdilik 1 Milyon TL gelir getirdi. Bu anlayış devam ederse belki de taraftarlar özlemini çektikleri Arnavut kartalı figürünün etkilerini daha da hissedecek. Merchandising açısından yeterince özenli ürünleri olmayan Beşiktaş’ın buna ihtiyacı var.