BrandWeek İstanbul’a “Kampanya Gurusu” ünvanıyla katılan Ravi Singh, Digital Day’de “Branding Democracy” isimli bir sunum yaptı ve sunumunda demokrasinin neden markalaştırılması gerektiğini anlattı. Ben de seçimler yaklaşırken e-demokrasi kavramının sindirilmesi gerektiğini düşünerek, sunumdan önemli kısımları toparladım.
Öncelikle kim bu Ravi Singh? İşini “dijital devrim yaratmak” olarak tanımlayan ElectionMall Technologies CEO’su Ravi Singh Hindistan’da doğmuş, Amerika’da büyümüş bir Sih. Amerika’da askeri okuldan türbanla mezun olan ilk kişi ve dijitalde kampanya yürütmenin püf noktalarını bilen bir iletişim uzmanı.
Sunuma geçersek, Singh konuşmasına e-democracy kavramındaki “e” harfinin “electronic” değil ‘‘empowerment/yetkilendirme” kelimesinden geldiğini söyleyerek başladı ve demokrasinin 3 temel bileşenini sıraladı: Hükûmet, kampanya ve seçim. Bu üçlünün dijital çağın değişen dinamiklerden etkilendiğini belirten Singh, artık devrimin AK-47 ve machete’ler ile yapılmadığını, Facebook ve Twitter’ın dijital devrimin silahları olduğunu söyledi.
Dijital çağı anlamak için, teknolojinin evrimine göz atılması gerektiğini belirten Singh, teknolojinin evrimini şu şekilde özetledi:
1980 – 1990: PC dönemi (dosya sistemleri)
1990 – 2000: World Wide Web dünyası
2000 – 2010 Web 2.0 (Facebook, sosyal medya, anahtar kelime arama)
2010 – 2020 Web 3.0 (big data, kitlesel fonlama, semantik arama)
2020 – 2030 Web 4.0 (yapay zeka)
“Masaüstü bilgisayarlarla başlayan teknoloji evrimi bugün big datayı öne çıkaran Web 3.0 dönemine gelmiştir. Bundan sonraki dönemde insanlar yapay zeka ile uğraşacaklardır. Bu da kampanyaların web’de aradığımız şeyler olmaktan çıkıp ayağımıza kadar gelmesi demektir. Peki Web 3.0 döneminde big data kampanyalar açısından nasıl kullanılabilir? Cevap: oy verenleri profilleyip seçim kampanyasını buna göre geliştirerek. Örneğin; Obama 2012’deki seçim kampanyası sırasında sadece Ohio’daki seçmenleri 93 ayrı profilde inceleyerek iletişim kurmuştur. Ama dijitali anlamak demek sadece Facebook’u anlamak demek değildir. Dijitali anlamak demek, her biri farklı rol oynayan tüm dijital kanalları anlamak demektir. Aksi halde dijitale hakim olunamaz.”
Kampanya oluşturmanın püf noktalarına değinen Singh, sözlerine şu şekilde devam etti: “Sosyal medyada bir kampanya üç kısımdan oluşur: metrikler, beğeni ve etkileşim. Burada önemli olan, etkileşim yaratmaktır. Fakat etkileşim yaratılırken toplum yapısı göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü her toplum ve kültürün farklı dinamikleri vardır. Yani Amerika’da seçimlerde işe yarayan bir kampanyayı olduğu gibi Türkiye’ye uygulamak doğru sonuçlar vermez. İletişim kuracağınız kitlenin dilinden anlamanız gerekir. Aslında siyasetçiler ve seçmenler arasındaki ilişki siyasetçilerin, seçmenleri evliliğe ikna etmeye çalıştığı flörte benzer. Seçmenle flört ise, dijital bir hayat tarzını benimsemek ile mümkün olur.
İnternet kullanımıyla ilgili dünya ve Türkiye istatistiklerine bakarsak;
Dünya:
Türkiye:
Türkiye nüfusunun %46’sının internet kullanıcısı olduğunu, internette bir insanın bir haftada ortalama 31 saat harcadığını ve Türkiye’nin Avrupada etkileşim açısından 2. en büyük ülke olduğunu görüyoruz. Bu da bize kampanyaların neden dijitalde yürütülmesi gerektiğini açıklıyor. Bu durumda siyasetçilerin yapmaları gereken doğru bir dijital strateji izlemektir. Dijital strateji, online taktikler kullanılarak oluşturulur. Siyasilerin dijital stratejilerinde hedefleyebilecekleri 4 seçmen türü vardır. Bunlar: taban seçmenler, kararsızlar, karşıt görüşlüler ve yeni seçmenler. Bu durumda partinin bir hedef kitle belirleyerek, bu hedef kitleye uygun kanallarda mesajını iletmesi gerekir. Tabi dijital kanallarda mesajı iletmek yetmez aynı zamanda bu mesajın kaç kişiye ulaştığını da ölçümlemek gerekir. Dijital kampanya için kullanılabilecekleri silahlar: Sosyal medya, online reklamlar, e-mail, SMS ve web siteleridir. Yalnız burada dijital strateji ile taktiğin birbirine karıştırılmaması gerekir. Taktik, dijital savaş için kullanılan araçlardır. Yani Facebook ve Twitter birer strateji değil, taktiktir. E-demokraside en önemli kısım kampanyalardır. Kampanyaların amacı partiyi destekleyenleri değil, desteklemeyenleri bulup ikna etmektir. Bunun için mesaj veren kadar mesaj da önemlidir.”
Bu konuya Obama ve Romney’nin 2012’deki seçim savaşını örnek gösteren Singh, özellikle Twitter’da arka planda görülen alanın ilgili hashtaglerle hedef kitleye ulaşmayı kolaylaştırdığını belirterek, bu alanın bir nevi billboard gibi düşünülmesi gerektiğini belirtti.
Obama’nın Twitter Hesabı
Romney’nin Twitter Hesabı
Benzer şekilde Obama ve Romney’nin YouTube hesaplarında ciddi farkların olduğunu belirten Singh, bu sayfalarda farklı seçmen gruplarına yönelik bilgilerin yer alması gerektiğini söyledi. Örneğin, Obama’nın sayfasında kararsızlar için Will Ferrell’in konuşmasının ve yeni seçmenler için tanıtım videosunun yer alması gibi.
Barack Obama’nın YouTube Kanalı
Mitt Romney’nin YouTube Kanalı
Singh oturumunu şu sözlerle bitirdi: “Dijitalde başarıyı yakalamanın tek yolu disiplindir. Mesajınızı hedef kitlenize doğru şekilde vermeniz gerekir. Bir seçim kampanyası; alt yapı, iletişim, organizasyon ve stratejiden oluşur. İster bir şirket ister bir parti olun, mutlaka doğru bir stratejiye, iyi bir alt yapıya ve bunları bir arada tutacak organizasyon yapısına sahip olmanız gerekir.” Bu oturumla siyasetin artık dijital bir eksende ilerlediğini anlatan Singh, aslında e-demokrasi kavramıyla nasıl iç içe olduğumuzu gösterdi. Burada unutulmaması gereken şey, dijitalin de bir karması olduğu. Çünkü tıkladığımız, beğendiğimiz ve paylaştığımız her şey iyi ya da kötü bize geri döner!
Yorum Yok