Birkaç yıl önce, büyüme stratejisinin bir parçası olarak Avrupa’da ve dünyada bilinirliğini arttırmaya çalışan Türk Hava Yolları ile daha sık duymaya başladık onları… İlk sponsorluk anlaşmasını imzaladıkları vakit belki de içten içe gururlandık. Ardından Avea ile bu sefer gündeme geldiler, gerek billboardlarda gerekse bayram mesajlarında. Ara ara FMCG şirketlerinin reklam kampanyalarında görmeye alıştığımız futbolculardan bahsetmiyorum bile.

Kendi futbolumuzun bayağılaşmış rekabetlerinden, sahalardaki olaylarından sıkılmış olsak gerek ki, artık markalarımız yerli tüktecilerin dikkatini çekmek için sıklıkla dışarıda almaya başladılar soluğu. Standartları yüksek tutup, Barcelona, Manchester United gibi spor dünyasının dev markaları ile çalışmak isteyen şirketlerin sayısı artıyor. Tüketicilerin zihninde prestijli bir yer kapma çabası için, gerek sponsorluk, gerekse ünlü futbolcu kullanımına gün geçtikçe daha sık karşılaşır hale geldik. En son örneğini de Garanti Bankası’nın cep şubesini tanıtmak için hazırladığı reklam filminde, Barcelona’lı ünlü futbolcu Andres İniesta ile bir kez daha görme imkanı yakaladık.

Reklam filminde Garanti, “İniesta Hızında Para Transferi Yapın!” sloganı ile, cep telefonu kullanarak havale/EFT gibi işlemler yapmanın hızını bir futbolcunun teknik becerileri ile anlatmaya çalışmış. Üstelik İniesta’nın mobil telefonu bir futbol topu gibi kullanarak sergilediği cambazlık hareketleri yetmemiş, bir de reklamın sonunda ne olduğuna anlam veremediğimiz konuşan bir köpek, İniesta’nın Türkiye’ye transferine göndermede bulunmuş…

Oysa ki futbolun bir bütün içerisinde ne para transferi ile, ne de bir mobil hizmet ile alakası var. Çoğunlukla bağlantı hızı ile alakalı olan bir işlemin gerçekleştirilmesini teknik beceriler ile özdeşleştirmek çok zor. Üstelik reklamda oynayan futbolcunun, gerçek hayatta değil para transferi için bir mobil uygulama kullanmak, olası para gönderme ihtiyaçları için Garanti Bankası’nı kullanmasının mümkün olmayacağını bilmek için dahi olmaya gerek yok.

Bu reklam filminin Garanti Bankası’nın ismini dünyanın en iyi futbolcularından biriyle anarak sağlayabileceği prestij katma değeri garanti-bankasi-brandtalksharicinde, markaya getirilerini sorgulamakta fayda olduğuna inanıyorum. Reklamda geçen ürünü iyi tanıtmak, ya da rekabetin yüksek olduğu bankacılık sektöründe, rakiplerinin benzer ürünlerine göre Garanti Cep Şubesi’ni avantajlarını ön plana çıkarıp farklılaşmak yerine, bu reklam ile sağlanabilecek kuru bir prestijin Garanti Bankası’na ne türlü ölçülebilir bir yarar getireceğini bilmiyoruz.

Tüm bu şartlar altında aslında Türkiye’de markaların ve reklam ajanslarının, tüketiciye ulaşmak adına içine düşmüş olduğu çaresizliği net bir şekilde görme imkanı yakalıyoruz. Sürekli gelişen bir ekonomide, üstelik Türkiye gibi dinamik bir pazarda kullanıcıya ulaşmak eskisi kadar kolay değil. Pazarlama iletişiminde farklılaşabilmek, ya da günün sonunda markaya ölçülebilir bir fayda sunmak günden güne zor hale geliyor. Bilinçli tüketici sayısının arttığı bu günlerde, markaların artık bu örnekte olduğu gibi samimiyetsiz ve kuru denemelerden bir an önce vazgeçip, gerçek anlamda tüketici ile bağ kuran çalışmalara başlamasında fayda olacağını inanıyorum.