Merhabalar herkese,

Bildiğiniz gibi TEB yıllardır Türkiye’de tenise ve özellikle kadın tenisine ciddi bir destek veriyor. Fransız BNP Paribas’ın TEB’i satın almasından sonraki dönemde desteğin sponsor adı TEB BNP Paribas olarak değişse de sponsorluğun özü ve anlamı hiç değişmedi. Bugün biraz bundan bahsedelim, ne dersiniz?

istanbul cup-tenis-brandtalksAslında İstanbul, Türkiye ve kadın tenisi konusundaki sponsorlukta ilk adım TEB’den gelmemişti. 2005 yılında Sony Ericsson, Dünya Kadın Tenis Şampiyonasına sponsor olmuşken İstanbul’da da Istanbul Cup adıyla var oldu. Hatta ilk yılında Türkiye’den profesyonel kadın tenisçiler arasında sporuyla en yüksek bilinirliğe sahip olduğu söylenebilecek İpek Şenoğlu ile Venus Williams’a Boğaziçi Köprüsü üzerinde -dünya tenis tarihine iki kıta arasında yapılan ilk maç olacak tarihe geçecek- bir gösteri maçı yaptırıldı. Sonraki dönemde de giderek artan bir şekilde destek ve ilgi devam etti.

sony ericsson-brandtalks-wtaO yıllar Sony Ericsson’un popüler olduğu yıllardı. Dünya çapında da bu sponsorluğu devam ettirdiler. Ancak Sony Ericsson muhtemelen düşen popülerliği ve kötüleşen finansal durumu nedeniyle bu sponsorluktan çekildi. Sonraki dönemde bu işi BNP Paribas ciddi bir şekilde sahiplendi ve bugünlere getirdi.

Dünya Kadınlar Tenis Şampiyonası dünyada BNP Paribas WTA Championship olarak geçiyor. Ancak Türkiye’de BNP grubunun ülkedeki kurumu olan TEB’in de adı kullanılıyor. Bu şekilde etkinliğin en üst düzeye geldiği dönemde adını TEB BNP Paribas WTA Championship olarak duyduk. Hatta tenis kortlarının genelde çim olması nedeniyle yeşil renkle TEB’in yeşilinin arasında da bir ilişki kurulmuş oldu. Renk Pazarlaması(Color Marketing) bilenler ne demek istediğimi anlamıştır. Bir rengi parazit unsurlar olmadan sahiplenirseniz o renk görüldüğünde aklınıza otomatikman markanız da gelecektir. Beynimiz anlamlı ve temiz bağları algılama sürecinde bir kısayol olarak kullanıyor. Bunu da satır arasında belirtmiş olalım.:)

Öte yandan bu organizasyonun popülerliğini sağlayan en önemli etmen, WTA’nın sezon sonu turnuvası hâline getirilmiş olması oldu. Yani artık bir tatil turnuvasından çok, sezonun son ve anlamlı turnuvası oldu. Tabii ki bir Grand Slam turnuvası değildi ama WTA kapsamında bir puanı mevcuttu ve buraya gerçekten kadın tenisinin öncü isimleri geldi. Onların burada olmasıyla hem İstanbul, hem Türkiye, hem TEB, hem de BNP Paribas ciddi bir duyurum faaliyeti yapmış oldu ve kazançlı çıktı. Kadın tenisinin en önemli adları son yıllarda ülkemizi ziyaret edegeldi. Venus Williams, Serena Williams, Maria Sharapova(Türkiye’de kadın tenisine ilgi duyulmaya başlanmasının erkeksel bir sebebi sayılabilir) gibi kariyerli ünlü yıldızlar yanında yeni neslin yetenekli tenisçileri olan Caroline Wozniacki, Agnieszka Radwanska, Angelique Kerber ve Petro Kvitova gibi tenisçiler Türkiye’de maç yaptı. Sinan Erdem özellikle final günü ciddi doluluk oranlarına erişti ve insanlar küfür etmeden ve kavga etmeden izleyebilecekleri bir spor türünü daha fazla tanımış oldu.

Ancak ne yazık ki bu yıl sondu ve bildirildiği şekilde yakın zamanda WTA takviminde İstanbul olmayacak. Bunun bir çok sebebi olabilir ama konumuz bu değil. Konumuz TEB ve TEB’in potansiyel müşteri bulma çalış(ama)ması olacak.

2012 yılında etkinliğin final gününe katılıp Venus Williams-Maria Sharapova finalini izleme fırsatı buldum. Maçtan önceyse TEB standını ziyaret edip incelemiştim. Orada ad-soyad, e-posta adresi, telefon numarası gibi bilgileri paylaşma karşılığında tenis topu şeklinde ve üzerinde TEB yazan anahtarlıklar hediye ediyorlardı. Şirin bir anahtarlıktı ve ben de bu yolla edinmiş oldum.

Etkinlikten -yanlış hatırlamıyorsam- 3 ay sonra TEB tarafından, WTA İstanbul’a atıf yapılarak arandım. Telefondaki çalışan(herhalde outsource etmemişlerdir) bana TEB Yıldız bankacılığından bahsederek 500.000 TL’ye ciddi bir faiz verdiklerinden bahsetmeye başladı. Ben de ayıp olmasın diye kesmedim. 🙂 Ama ne 500.000 TL param var, ne de böyle bir intiba bıraktım. Aslında olay tam olarak şuydu:

TEB WTA İstanbul’dan edindiği kitleyi bir deniz olarak görüp içerisine olta atmaya başlamıştı. Gerçekten böyle kişiler varsa bu şekilde ulaşabilmeyi düşünüyorlardı. Ancak bu yöntem fazla maliyetli değil mi? Tahminen 5.000 civarı bir kişi sayısına bu şekilde ulaşıp hem banka çalışanının zaman ve ücret maliyetine katlanmak, hem de potansiyel bir müşterinin zamanından çalmaya değer mi? İşin kötüsü önünüzdeki metin(script) ile karşınızdakinin o kadar parası varmış gibi konuşmaya başlıyorsunuz. Tanıtım ötesinde, karşınızdakine “Bize 500.000 TL’nizi getirirseniz size %X faiz vereceğiz.” diyorsunuz. “Bize 500.000 TL’nizi…” ve “Bize 500.000 TL…” demek arasında ciddi bir fark var. O da paranın sahipliği durumu. Bende olmayan bir paradan bende varmış gibi bahsetmeniz gerçekten tuhaf bir gülünçlük düzeyiydi.

İşin kötüsü TEB’in bilmediği ama bizim bildiğimiz bir durum var. Varlıklı(Affluent) segment müşterileriyle ne düzeyde çalıştılar ve onları ne derecede incelediler bilmiyorum ancak Varlıklı segment müşterileri “Merhabalar, sizin X Bankasında hesabınız varmış. Size bir şeyler sormak istiyoruz.” diye arandıklarında cidden huzursuz olurlar. Çünkü akıllarına bir sürü şey gelir; bunlardan en önemlisi de bankanın bilgileri başka bir yerle paylaştığı ve bu şekilde dolandırılmaya çalışıldığı ve arayanın bankadan arıyormuş gibi davrandığıdır. Emin olun o müşterileri anlamak sandığınız kadar kolay değil ve o kadar çok şeyle karşılaşma olasılıkları var ki paranoya düzeyindeki davranışları bence gayet makul oluyor. İşte bu yüzden TEB’in böyle potansiyel müşterilere hasbelkader rastlaması o müşterilerin bir çoğunun zihninde “Bunlar benim param olduğunu nereden biliyor?!” düşüncesini yaratacak ve bu kişilerin genelinde güvensizlik hissi oluşturacaktır.

TEB bu çalışmasından ne kadar memnun kaldı bilemem ama böyle bir ilkel yöntemin uygulanacağı çağları çoktan geçmiş olmalıyız. TEB gibi Türkiye’nin nispeten genç ruhlu özel bankalarından birinin potansiyel varlıklı müşterilere ulaşmak için daha anlamlı(Tenis izleyicisi olmak ve zengin olmak arasında güçlü bir pozitif korelasyon olduğunu sanmıyorum) ilişkiler kurmak, uygun organizasyonlar araştırmak(Bir sürü açık artırma oluyor, oralardaki katılımcılara ulaşmaya çalışmak sizce de daha iyi değil mi?), hassas olan bu potansiyel müşteri grubunu deyim yerindeyse “ürkütmemek”, körebe oynar gibi bir kişi listesi üzerinden değil de daha hassas CRM yapıları oluşturmak gibi alanlara dikkat etmesi gerekiyor.

Ne olursa olsun TEB sayesinde bu yıldızları ülkemizde görmek ve izlemekten memnun olduk. Ama biraz da iş konuşmak gerekiyordu; umarım yardımcı olabilmişimdir. 🙂

Saygı ve sevgilerimle.