Pazarlamacı ve iletişimciler olarak adına çalıştığımız şirketlerin ürün ve hizmetlerini etkili bir şekilde satmak gibi bir misyonumuz var. Bunu kimi zaman bir TV reklamıyla, broşürle veya e-postayla kimi zaman da sosyal medya kanallarındaki bir iletiyle yapıyoruz. Büyük resme katkıda bulunacak değer yaratma çalışmalarının hepsini aslında müşterinin zihninde güçlü bir anı parçacığı yaratıp bu alanda bir ihtiyacı olduğunda akla gelen ilk veya en güçlü ürün ve hizmet olmak için yapıyoruz.
Bunu yaparken bazen küçük iletişim kazaları olabiliyor. Ancak bazı kazalar gerçekten büyük ve toplumun hassasiyetlerinden ve dinamiklerinden bihaber ve masabaşında kendini toplum mühendisi zanneden kişiler tarafından yapılıyor. Üstelik gerçek hayatta söylendiğinde veya yapıldığında başlarını ağrıtabilecek şeylerin sosyal medyada fütursuzca, akıllarından geçen birçok şeyi filtreleme gereği duymadan”sosyal medya ajansları veya uzmanları”(!)’ınca söylenmesi veya yapılması esasında yaratıcı bir yaklaşım veya cool bir reklamcı tavrından çok kişisel fikrim olarak gerçekten abesle iştigal.
Bunun gibi iletişim kazalarını ya da tam anlamıyla iletişim enkazları konusunda sizinle 3 örnek paylaşmak istiyorum;

Onur Air Enkazı

Bunun gibi bir iletişim enkazını ilkine 2011 yılında Onur Air’de şahit olmuştum. Van depremi sırasında alacağı like sayısı oranında Van depremzedelerine bağış yapacağını belirten Onur Air daha sonra aldığı şiddetli tepkiler sonrasında kampanyasını sona erdirmek zorunda kaldı.
onur-air-brand-talks-2
Kampanyayı sona erdirmesi yetmezmiş gibi üstüne kendini haklı çıkarmak için “özrü kabahatinden büyük” tadında bir açıklama yayınlamıştı. Bu konuda hakkında eski Brand Talks yazarlarımızdan Anıl Kiper’in yazdığı detaylı yazıya şuradan ulaşabilirsiniz.
Onur-air-brand-talks

İş Bankası Enkazı

İş bankası örneğinde ise İş Bankası’nın sosyal medya ajansı tarafından “81 like’a 81 Orman” sloganıyla her yüz like’a bir ağaç dikmek üzere kurgulanmış bir kampanya düzenlenmişti.
100-like-1-ağaç-iş-bankası
21 bini geçen kampanya sonrasında  yaklaşık 215 adet fidan dikilmişti. Düşünsenize tanesi bir kaç TL olan bir  fidan dikmek için İş Bankası sizden 100 like istiyor, ne kadar cömertce değil mi? Bunun üzerine sevgili hocam Uğur Özmen tepki olarak 5 Ağaçlık Orman başlıklı detaylı bir yazı yazmıştı. Detayları şuradan okuyabilirsiniz. Bu süreçte bu kampanyayı yapan sosyal medya ajansının aynı zamanda alanında bir çok takipçisi olan Uğur Hoca’yla iletişime geçme ve aksi konuda ikna etme çabası ve iletişim tonu da ayrı bir enkazdı.

Wanda Digital Enkazı

5 Aralık Kadın Hakları Bildirgesi Günü vesilesi ile Wanda Digital’in resmi Twitter hesabı üzerinden paylaştığı görsel, sosyal medyada tartışma konusu oldu.
wanda-digital-tweet-brand-talks
Ajans sosyal medyada yükselen tepki sonrasında yayınladığı tweet’i kaldırmak zorunda kaldı ve sonrasında bir özür mesajı yayınladı.
wanda-digital-ozur-brand-talks
Özrün ne kadar samimi olduğunu da ajans çalışanlarının kişisel hesaplarından attıkları tweetlerden anlayabileceğinizi umuyorum.
wanda-çalışanı-brand-talks
Ayrıca görselin başka bir yerden (ç)alıntı olduğunu görünce de şimdiye kadar Türkiye’nin sayılı sosyal medya ajanslarından biri olduğunu düşündüğümüz Wanda Digital gibi  bir ajansa yakıştıramadık doğrusu. (Elix-Music is My Therapy)
Elix-Brand-Talks
İletinin yaklaşımına baktığımızda tecavüz normalleştirilerek cinayete dikkat çekilmeye çalışılmış gibi gözükse de aslında çok sığ ve kadın olgusunu aşağılayan bir iletişim tonu kullanılmış ve sözde dikkat çekilmek istenen konu toplumun bir kesimince kadını aşağılamak için kullanılan “Nefes Alsın Yeter” söylemiyle yapılmış. Bir çamaşırdaki lekeyi o çamaşırı tekrar lekeleyerek çıkartamazsınız değil mi?
Bir çok büyük markanın sosyal medyasını dolayısıyla itibarını emanet ettiği bu ajans o markaların iletişim kurmak istediği toplumun %50’sini aşağılayarak toplumun diğer %50’sinin dikkatini çekmeye çalışması ne kadar doğru? Üstelik  işlerinin bir parçası kriz yönetimi olan bu ajans (@wandadigital) kendilerini eleştiren  hesabını kapatarak bu krizi yönetmeye çalıştı. Hizmet verdiği markaların krizlerini nasıl yönettiğini açıkçası çok merak ediyorum.
İletişim mesajlarını bir  yaydan fırlatılan ok gibi olduğunu düşünüyorum, iyi düşünülüp doğru planlanmamış hamleler geri dönülemez enkazların oluşmasına neden olabiliyor, tabi yayı tutan ellerin bu enkazların altında kalma olasılığının yüksek olduğunu  yadsımaması gerekiyor.