Nielsen’in küresel ölçekte gerçekleştirdiği tüketici güven endeksi (Global Consumer Confidence) raporunun 2014 yılının son çeyrek raporu pek iç acısı değil. Rapora göre her bölgede hatırı sayılır gerilemeler mevcut. Sadece Kuzey Amerika ve Asya-Pasifik bölgesinde küresel ortalamanın altında bir düşüş söz konusu; onun dışında durum oldukça vahim. Hindistan’ın 129 endeks puanıyla birinci, İtalya’nın da 45 endeks puanıyla sonuncu sırada olduğu listede, Türkiye 81 puanla orta sıralarda yer alıyor.

Tüketici güven endeksi sadece pazarlamaya dair bileşenlerin bir çıktısı değil, sosyokültürel hayatımızın bütünsel bir çıktısı aslında. Sekiz yüzden fazla uzmanın görüşüne dayanarak WEF’in (World Economic Forum) gerçekleştirdiği Global Risks 2015 raporuna baktığımızda, ekonomik, çevresel, jeopolitik, toplumsal ve teknolojik olarak sınıflandırılan 5 kategoride pek çok risk bulunmakta. İnsan sadece bir “homo economicus” değil; çok farklı disiplinlerden kaynaklanan yaşamsal iç görüleri onun geleceğe bakışını şekillendiriyor. Bu nedenle, WEF’in Global Risks 2015 raporunda yüksek risk-yüksek etki bölgesinde yer alan su krizi, iklimsel krizler, siber krizler, işsizlik, devletlerarası ilişkilerdeki istikrarsız konjonktürler gibi riskler, beraberinde tansiyon ve güvensizliği getiriyor. Çünkü insanoğlu ve insankızının aslında temelde en büyük korkusu ölümdür. Bu nedenle, ayakta kalma iç görüsünü tehdit eden unsurlar daima onun konfor bölgesinin kimyasını bozar.

Peki, markalar dünyası bu durumdan nasıl etkilenmekte?

marka-değeri-brand-talksMarka değerinin önemi tam da bu zamanlarda ortaya çıkar. Zira “Marka Değeri” kötü gün dostudur. Marka Özvarlığı ne kadar güçlüyse, tüketicinin geleceği parlak görmediği anlarda bu markalar daha da öne çıkar. Zira insan denen muamma, olumsuz göstergelerin belirdiği anlarda bile, yaşadığına dair kanıtları kendisine ve çevresine göstermek ister. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından gelen yokluk çağında bile insanoğlu ve insan kızının çocuk yaparak “Baby Boomer – Bebek Patlaması” kuşağını yaratması bundan kaynaklanır. Marka giymek, marka yemek, marka içmek, marka seyretmek, marka duymak, markaya dokunmak gibi eylemler de insanları en olumsuz şartların yaşandığı anlarda bile mutlu eder. Markanın yüzü, insanları mutlu etmeye dönüktür. Bu manada en büyük değeri oluşturmuş olan markalar, tüketici güven endeksi yerlerde sürünürken bile ayakta kalır.

Kaynaklar:

http://www.nielsen.com/us/en/insights/reports/2015/q4-2014-consumer-confidence-report.html

http://www.weforum.org/reports/global-risks-report-2015