Bu yıl da Palais de Festival’in etrafında toplanıp, dünyanın her yerinden gelen birbirinden ilginç konuşmacıları dinleyip, binlerce iş görüp, ödül törenlerini heyecanla bekleyip, her gece başka bir partide eğlenip, Hintli, Dutch, Amerikalı, İtalyan arkadaşlar edinip, 72 Croisset’te sabahlayıp, bir Cannes Lions’ı daha geride bırakarak döndük.
Türk ajansları olarak da rekorlar kırdığımız bir yıla imza attık. Team Red, tarihimizin ilk Grand Prix’sini Vodafone Kırmızı Işık uygulamasıyla Türkiye’ye getirdi. Biz de Leo Burnett İstanbul olarak Samsung Duyan Eller ile iki aslan aldık. Sadece en iyi işlerin yer aldığı Titanium’da ise yine bu iki iş tarihimizde ilk kez kısa listeye girmeyi başardı.
Ayrıca, eş kreatif direktörüm Oktar Akın’la birlikte GuessTheLions için gerçekleştirdiğimiz tüm tahminler tuttu. Burada yazdığım önceki yazılarda verdiğim tüm örnek işler de Cannes’dan aslanlarıyla döndü.
Cannes’ı eleştiren çoktur. Ancak eleştirel bakış açısıyla kendimize dersler çıkartmamız, ilham almamız, bir şeyler öğrenmemiz mümkün değil. Bu yüzden, kazanan tüm işleri http://www.canneslionsarchive.com‘dan izlemenizi öneririm. Sitede şu an 1 ay boyunca ücretsiz olarak izleme imkanı var. “Cannes mı, reklamcıların kendini tatmin ettiği o yarışmalardan biri daha… oysa gerçek hayat öyle değil!” düşüncesinin sizi eski kalıplar içinde bırakmasına izin vermeyin.
Ama ben sıcağı sıcağına, işlerden ziyade beni en çok çarpan bir fikirden – seminerden bahsedeceğim:
Matsuko-Roid
Ünlü Japon gay süper star Matsuko Deluxe’ün ekibi, Dentsu’ya gidiyor ve eşsiz bir fikirle starı yeniden canladırmalarını istiyor. Ajansın bulduğu fikir Matsuko’nun bir androidini üretmek.
Dünyanın en dahi ilk 100 kişisi arasında gösterilen robot teknolojileri uzmanı Prof. Ishiguro’ya giderek bunu gerçekleştiriyorlar.
Androidin artificial intelligence tasarımının tamamlanmasının ardından Matsuko, kendi androidi ile TV show’ları yapmaya başlıyor. Sonuçlar inanılmaz. Acun duysa şok olur. Rating’lerde hemen 1 numara oluyor. Matsuko’ya gelen dizi, reklam teklifleri en az ikiye katlanıyor.
Matsuko-roid ile tanıştım. Kendisi son derece alçak gönüllü, espirili, iyi niyetli, saklı ajandası olmayan biri. 100 bin dolara mâlolmuş. Düşünsenize, hiç öfkelenmeyen, kapris yapmayan, başkalarını suçlamayan, eleştirmeyen, yalan söylemeyen, kendini kanıtlamak zorunda hissetmeyen, tepeden bakmayan bir dost.
Bizim siyasetçilerin de androidi yapılsa iyi olur gibi geldi bana.
Bu arada Tokyo Dentsu’dan da bahsetmeden geçmek olmaz. Ajansta 7000 kişi çalışıyor. Bunların 1000’i yazar. 150 kreatif direktör ve 15 executive kreatif direktör var. Şaşırmamak mümkün değil. Türkiye’de en büyük ajans 250, bilemedin 300 kişi.
Neden böyle? Çünkü adamlar sadece reklam sektörüne değil, tüm Japon endüstrisine kreatif destek sunuyorlar ve tüm sektörler de her çeşit iş için yaratıcı destek talep ediyorlar. Yaratıcılık hayatın her alanına işlemiş durumda.
Ülkece kafalarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Korku, şiddet, tahakküm, baskı, zorlama, eski inanç ve basmakalıp dogmalarla hareket etmeyi, birbirimizi yemeyi, gönüllü bir biçimde bırakmalıyız. Aksi takdirde bunları dizlerimizin üzerine çökerek, tekrar tekrar aynı acıları çekerek bırakmak zorunda kalacağız. Gençlerimize yaptığımız yatırım, düşük kaliteli ve yaratıcı içerikten yoksun bir eğitim olmamalı. Türkiye geleceğe, her mahalleye bir imam hatip okulu açarak hazırlanamaz. Kürtlerle kucaklaşmadan, özgürlüğü iliklerimize kadar hissetmeden, bireysel haklar, insan hakları, hukuk gibi konularda evrensel normlara ulaşmadan bir şeyler başarabiliyorsak, bir de onlar olduğunda neler olabilir onu hayal edelim.
Yorum Yok