Son dönemde görüştüğümüz pek çok kurumsal iletişim direktörü aynı şeyden şikâyet ediyor,  “ O kadar KSS yatırımı yapıyoruz, yine de en ufak bir olayda tüketicilerin gözünde itibarımız yerlere iniyor. Ne yaparsak yapalım, markalarımızın itibar anlamında zaman zaman kırılgan olduğunu hissediyoruz.”

Nispeten de haksız sayılmazlar, tüketiciler öylesine şüpheci ve öküz altında buzağı arar haldeler ki, yapılan tüm iyi niyetli çalışmaları başka bir firma/marka eksiğinin kapatılması olarak algılıyorlar.

Belki de sorun sadece şüpheci olmak değil… Sorun, belki de, markaların, tüketicilerin, sosyal sorumluluk projelerini yeterince içselleştirmeden, “hayırseverlik” mantığı içerisinde gerçekleştirmeleridir.

Geçenlerde yaptığımız bir toplantıda, Anadolu’daki okullarda ciddi yatırımlar yapan bir markanın, herhangi bir kurulum sürecinde, açılışta, sonraki dönemlerde projenin sürdürülebilirlik ihtiyaçlarının tespiti nedeniyle bile okullara uğramadıklarını öğrendik.

“ Çok büyük yatırımlar yaptık ama ne çocuklara ne öğretmenlere ulaşamadık. Kimse ilgilenmiyor bizim proje ile…” dediler.

Onların gözünden baktığımızda, hatırı sayılır bir bütçe ayırdıkları ve emek verdikleri KSS projeleri, kamuoyu tarafından takdir görmemişti. “Her şeyi doğru yaptık, ama neden olmadı, nerde hata yaptık?” diye düşünüyorlar.

Bu şuna benziyor, yolda sizden para isteyen bir dilenciye, aslında doğru bulmasanız da, para verip, kendinizi vicdanen rahatlatıp veya toplum gözünde onaylatıp ama herhangi bir duygusallık barındırmamanıza benziyor.

Firmalar da kurumsal sosyal sorumluluğa böyle bakıyor, zaman zaman pazarını büyütmek veya toplum gözündeki itibarını düzeltmek için. Hepsi rasyonel…

Oysaki burada eksik olan şey duygu… Hem dokunduğunuz toplumla aranızda kurmanız gereken bağ, hem çalışanlarınızın bu projeye kendilerini ait hissetmeleri hem de gerçekten bulunduğunuz ülkenin ana hedeflerine katkı sunmak. Bu 3 denklemi bir araya koyan projeler, genellikle sürdürülebilir, davranış değişikliğine neden olan ve marka/ firma için geri dönüşü çok kuvvetli olan yöntemlerdir.

Somutlaştırayım: ARB KSS Reklam Ajansı ve Tetra Pak Türkiye’nin 12 yıldır devam etmekte olan “Küçük Şeyler Doğayı Yeniler” Kampanyası…

Hedefi, kutu ambalaja olan sempatinin artması ve pazar büyüme olan kampanyada, hedef kitlenin ürünü/kutuyu somutlaştırabileceği formüller oluşturulmuş.

Bir kutuya neden sempati duymalısınız ki? Çünkü en rahat geri dönüştürülebilen ve muhafazası, ayrıştırılması en kolay materyaldir.

Yine de yetmez, geri dönüşüm ve çevre bilinci genç yaştan verilmesi gereken bir bilgidir. Aksi halde kaç kişi evinde atıkları ayrıştırıyor ki?

ARB ve Tetra Pak, bu projede ilkokul öğrencilerini hedeflemişler. Ağaç yaşken eğilir… Çevre bilinci konusunda animatik karakterlerin yer aldığı, pedagojik formasyon almış eğitmenler tarafından çocuklara interaktif çalışan bir eğitim tasarlamışlar.

Milli Eğitim Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve üniversite desteği ile hazırlanan içerikteki alametifarika şu: Eğitim sonunda her bir öğrenci, özel hazırlanan kitlerle, elindeki kutu içeceği bitirip, kutusuyla geri dönüşümü deneyimliyor.

tetrapak-brand-talks

Kutuyu ıslatıyor, eritiyor, rendeden geçirip, kendi kâğıdını ortaya çıkarıyor.

Bu somutlaştırma hem çocuk için bir deneyim ve bilince hem de aile ile paylaşılarak, çocuğun ev içerisindeki düzeni değiştirmesine neden oluyor.

Projenin başarıları gerçekten çok etkileyici:

İngiltere’nin en önemli KSS ödüllerinden olan Green Apple “Best Practise” Ödülünü, ÇEVKO Yeşil Nokta “ En İyi KSS Uygulaması” ödülünü kazanmıştır.

“Geri Dönüşüm Kiti” uygulamasıyla sadece eğitimlerde 15 bin adet süt ve meyve suyu kutusundan kâğıt elde edilmiş ve öğrenciler tarafından üzerlerine resim çizilen bu kâğıtlar, okul ve sınıf panolarında kullanılmış.

Çevre konusunda Türkiye’de devam eden en uzun soluklu ve farklı ülkelere ihraç edilen ilk projedir. Pakistan, Arabistan, İran ve Mısır’a ihraç edilmiştir.

Proje 12 yılda 1.200.000 öğrenciye ve veliye ulaşmıştır. Eğitim öncesi ambalaj atıklarını diğer atıklardan ayrı biriktirmediğini söyleyen çocukların, %85,1’i eğitim sonrası evde ambalaj atıklarını diğer atıklardan ayrı biriktireceğini ifade etmiştir. Velilerin %74’ü eğitimden sonra çocuğunun davranışlarında çevre duyarlılığını destekleyen bir değişiklik gözlemlediğini ifade etmiştir.  Velilerin %57,3’ü projenin ayrı biriktirme davranışına katkısı olduğunu belirtmiştir.

Ezcümle, diyeceğim odur ki; aslında KSS, elimizdeki maddi imkânları sadece paylaşmak değil, hem ülkenin, hem de toplumun elzem bir sorununa çare olurken, hem de katılımcı tüm partileri nezdinde duygusal bir açılım yaratmaktır.

Firmanıza itibar, pazar geliştirme ve sadakat sağlayacak güzel projelere imza atmanız dileğiyle,