Hızlı-hareketli bir SaaS (software as a service -yazılım hizmeti) start-up’ta, markalaşma, rekabetin fazla olduğu bir pazarda bilinirlik oluşturmak için çok önemlidir. Müşterilerinizle bir ilişki kurmaya yardımcı olur, kim olduğunuzu ve sunduğunuz ürün / hizmeti göstermenin en etkin yoludur.
Peki, başarılı bir marka inşa ettiyseniz… ve onunla ilgili her şeyi değiştirmeniz gerektiğini fark ettiniz?
Büyük panik işareti.
2016’da 146 kişilik ekibinde sadece 1 tasarımcısı olan şirketimizi Receiptful’dan Conversio’ya yeniden markalaştığımızda tam olarak yaptıklarımız bunlardı.
Neden yeniden markalaşma?
2014’te, Receiptful ortaya çıktı. Amacımız, e-ticaret mağazası sahiplerinin, mevcut yöntemlerini daha iyi yöntemlerle değiştirmelerine yardımcı olmak ve uzun ömürlü müşteri kazanmalarına yardımcı olması için indirim kuponları ve referans bağlantıları kullanmaları konularında onlara yön göstermekti.
Şirket büyüdükçe, terk edilmiş sepet e-postaları, e-bültenler ve hatta arama ve öneri widget’ları gibi birçok yeni özellik eklemeye başladık.
Ancak bir sorunumuz vardı. E-ticaret mağazaları için bir dizi pazarlama aracı sunduk, ancak firmamızın ismi bizi receipt (kılavuz-tarife) işinde tutmaya devam etti. Markamız değerlerimizi yansıtmamaya başladı.
Değişmek zorundaydık, bu yüzden 2016’da Conversio olarak yeniden markalaştık.
1.Adım: Temel değerlerimizi belirleme
Görebilirseniz eğer, tüm markalar arkasında temel değerlerin olduğu güçlü bir listeye sahiptir.
Bu temel değerler, bir şirketi dahili ve harici olarak tanımlamaya yardımcı olmak için tasarlanmıştır:
– Ekibinizin ürününüzle ilgili her şeyi nasıl hissettiği ve yaşadığı
– Müşterilerinizin görüş ve etkileşim şekilleri
2015 yılında, tüm ekibimiz geri çekilmek için bir araya geldiğinde, kendi değerlerimizi yaratma zamanının geldiğine karar verdik:
- Dürüstlük – müşterilerimize ve kendimize her zaman dürüstüz
- Tutku – Yaptığımız şeyleri severiz ve onları ürünümüzde gösteririz
- Bağımsızlık – karar ve lokasyondan bağımsızız; işimizi kendi yöntemimizle yürütüyoruz.
- Merak – biz her zaman yeni şeyleri ve müşterilerimize yardım yollarını deniyoruz.
- Devrim – asla büyük atılımlardan korkmuyoruz
Kendimizi bu değerlerle uyumlu hale getirdikten sonra çalışma şeklimizde değişiklikler görmeye başladık. Kendimizi daha çok sorguladık ve sorunlara daha iyi ve daha özgün çözümler üretmeye çalıştık.
Bu değerler şirketimizin ayrılmaz bir parçası, bu nedenle markamızı yeniden tanımlamak için mükemmel bir başlangıç noktasıydılar.
2. Adım: İsim
Bir start-up olarak markamız ve ismimiz kalabalık bir pazarda tanınmamız için büyük önem taşıyor.
İsim, orijinal adımızla (Receiptful) büyük bir başarı elde etti çünkü isim, e-ticaret mağazaları için dopdolu receipts (kılavuz-tarife) sunduğumuzu açıkça belirtti.
Ürün yelpazemizi genişlettiğimizde, bu isim artık başarı elde edememeye başladı. Hedef pazarımızla uyumlu, müşterilerimize sunduğumuz hizmetleri bilgilendirmeye yardımcı olan ve hatırlanması kolay bir isme ihtiyaç duyduk.
“Şirket isimleri hatırlanabilir, bilgilendirici ve hedef pazarla uyumlu olmalıdır.”
Yeniden adlandırma sürecine, ekibe yeni bir isim önerisinde ve neden bu ismi seçtiklerini sorarak başladık. Bir çalışma tablosu oluşturduk ve seçilme nedenleri ile birlikte tüm isimleri yazdık.
Birkaç fikir ve tartışmadan sonra seçenekleri yavaş yavaş eleyip Conversio’da karar kıldık.
3.Adım: Geri adım atın
Bir isim seçtikten sonra, içimdeki tasarımcı ismi hemen karalamaya çalıştı. Bir şeyin nasıl göründüğü ve nasıl hissettirdiğini öğrenme yeteneğine sahip olmak istiyoruz.
Ama olamadım.
“Bazen ilerlemenin en iyi yolu geri adım atmaktır.”
Yeni adımızın özünü- bir şirket olarak ve müşterilerimiz için ne ifade ettiğini – anlamaya karar verdim. Latince’de, Conversio sözcüğü “çevirmek, dönmek, devrim” anlamına gelir.
Bunu 3 parçaya ayıralım:
- Çevirmek
- Dönmek
- Devrim
Tanımın her bir kısmı aynı görünüyor, fakat her biri çok farklı şeyler anlamına gelebilir. Yeni adımızla ilgili bazı anahtar kelimeler toplamaya yardımcı olmak için tanımların her biri için eş anlamlı kelimeleri sıraladım.
Bunlar bizim için çok önemli kelimelerdi çünkü müşterilerimiz için tam olarak neyi elde etmek istediğimizi simgeliyordu: e-ticaret pazarlamasını dönüştürmek ve değiştirmek için daha fazla ürün değiştirmeye yardımcı olabilecek uyarlanabilir, özelleştirilebilir ve daha fazla ürün taşımaya yardımcı olacak, daha başarılı olmak için geri adım atmanıza yardım edecek yazılımlar ile daha başarılı sonuçlar elde etmek.
Tüm bunlar basit bir sözcük egzersizi gibi görünüyor, fakat bizlere gerçekten yardımcı oldu -bir şirket olarak kim olduğumuz ve nasıl görüleceğimiz konusuna odaklandık. Sonunda temel bir fikir geliştirmemize yardımcı oldu: Conversio: Daha Çok Sat. Daha Az Yap.
4.Adım: Boya kalemlerinizi çıkartın
Artık markamızın bizim ve müşterilerimiz için ne anlama geldiğini anladık ve markanın nasıl görünmesi gerektiğini düşünmeye başladık. Başlamak için en iyi yol, rakiplerimizin neler yaptığına bakmaktı.
Benzer bir müşteri tabanına sahip rakiplerimizin müşterileriyle nasıl iletişim kurduklarını, neyin iyi iş çıkardığını ve neyin geliştirilebileceğini anlamaya çalıştım. Bu, önemli müşteri temas noktalarını açıklığa kavuşturmamıza ve müşterilerimize iletmeyi sevdiğimiz basit ve samimi ton ile hedef pazarımızda sıkı bir şekilde kalmamıza yardımcı oldu.
“Rakiplerinizden daha iyi olmak zorunda değilsiniz. Sadece farklı olun.”
Bütün bunları öğrendikten sonra, sadece conversio kelimesine baktım. Onu duyduğumuzda ne düşünüyoruz?
Bana göre her şey bir şeyden diğerine geçmek için vardır. Dolayısıyla, dönüşümleri sembolize etme ve değişim konularında fikir yürütmeye başladım Okların bir şeyden diğerine nasıl değişim gösterdiğini (örneğin bir geri dönüşüm logosunu düşünün) grafiksel olarak temsil etmede çok önemli bir rol oynadığını fark ettim.
Boya kalemlerini mümkün olduğunca çabuk ortaya çıkarmam gerekiyordu, bu yüzden daha sonra renklere ve belirli renklerin bazı markalar için neden işe yaradığının arkasındaki psikolojiye baktım. Başlamadan önce bazı eş anlamlı kelimelerimizi not aldım ve sonunda yeşilin bizim için en faydalı renk olduğunu gördüm. Yeşil pozitif hissettirir, büyüme ve güveni iletmeye yardımcı olur ve genellikle istikrar ve zenginlik ile ilişkilendirilir.
Son olarak, bir yazı tipi bulmam gerekiyordu.
Eski Receiptful logomuz küçük olduğundan şirketin adını okumak zordu. Eski yazı tipiyle elle çizilmiş ve daha sonra vektörize edilmişti, bu da markanın üzerine yerleştirilen kullanıcı arayüzünden daima biraz ayrılmış hissettiriyordu.
Daha sonra font seçimi ile ilgili 3 hedef belirledim:
– Dikkat çekici yapın
– Her boyutta çalışmasını sağlayın
– Uygulama ve web site kullanıcı arayüzünün bir parçası olduğunu hissedin
Ardından farklı boyutlarda çalışan cesur, İsviçre tarzı font olan Poppins yazı tipini seçtim.
Son olarak hepsini kolayca bir araya getirdim. Basit, değil mi? Tabi yine de çok farklı düzenlemeler ve pozisyonlar denendiği için sürecin bu kısmı haftalar sürdü. Ta ki…
5.Adım: Takımınıza sunun
İtiraf zamanı …
Bütün bu işleri, takımımdaki kimseye söylemeden yaptım.
Neden mi?
Ekibinizle Slack veya benzeri bir sohbet platformunda iletişim kurarsanız, bir şey önerilirken görüş ve düşüncelerin yoğun ve hızlı geldiğini fark etmiş olabilirsiniz ve konuşma konusu hızlı bir şekilde değiştiğinde odaklanılması zor olabilir.
“Müşterilerinize açık ve dürüst olmak iyi bir markalaşmadır.”
Bu yüzden bir sunum yapmaya karar verdim. Bunun birkaç nedeni:
– Sunumlar, herkesin belirli bir konuda kendi zamanlarına odaklanmasına yardımcı olur
– Herkes okuduktan sonra aynı sayfada olduğu için sunumlar konuşmanın alakalı olmasını sağlar.
– Sunumlar, yeniden markalaşma etrafında bir heyecan hissi verir.
– Sunumlar içerikte daha da hareketli GIF’ler kullanmama izin veriyor
Sunumu ekibe gönderdiğimde, konuşmalarımın alakalı ve kesin olmasına yardımcı olmakla kalmadı, aynı zamanda herkesi yeniden markalaşma ile buluşturdu. Ayrıca, köşedeki boya ile oynayan bir tasarımcı gibi hissettirmiyordu.
Yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.
Yorum Yok