Samimiyetle giriyorum konuya;

Ekonomik çalkantılar konkordatolar ve kriz planları içinde belki “Design Thinking” ya da “haydi inovasyon yapalım” dediğimde “kızım bir dur sen de şimdi!” diyor olabilirsiniz içinizden, ben de bazen ekmek yoksa pasta yiyelim diyormuş gibi hissediyorum kendimi doğru ki… Fakat şu anda dünya siz bebeğiniz ağladığında onunla ilgilenirken masanızdan salam çalan köpeğiniz gibi, ne yazık ki “pause” tuşu yok. Gücümüzü her zaman doğru kaynaklar için eşit dağıttımızdan emin olup hayatta kalmak için gelişmeye devam etmemiz gerektiğini unutmayalım. O yüzden sizi gününüzü aydınlatacak, umut vadeden ve bütçe kesintisi stresinden uzaklaştıracak bir konuya yakınlaştırmak istiyorum; Kahveleri doldurup arkanıza yaslanın ve bizim ışıltılı dünyamıza buyrun;

Design Thinking terimi bize çok da şaşırmayacağınız üzere Amerika’dan geliyor ve günlük hayatımıza ingilizce giriş yapıyor. İlk olarak Stanford Üniversitesi’nde geliştirilen bu metodolojinin bugün hala Harvard ve MIT gibi birçok başarılı üniversitede eğitimi verilmeye devam ediyor. Duymuş olanlarınız henüz Türkçesine hakim olmayabilirler dolayısıyla oradan başlayalım; konumuz Tasarım Odaklı Düşünmek. Adındaki “tasarım” kısmı sizi korkutmasın, bu metodoloji tasarımcılara özel bir yöntem değildir. Bu insan odaklı bir düşünme sistemidir ve bize içinde bulunduğumuz konuyu genişletmek, derinine inmek, öğrenmek ve uygulamak üzere bir yol haritası sunar. Birçok başarılı yenilikçi (Innovator), bilim insanı, sanatçı ve mühendis gibi kişiler tarafından sıklıkla kullanılır. Bu metodolojinin düşünme sistemini bir kere tam anlamıyla öğrenmek demek, bugünkü iş modellerimizin hepsinde rahatlıkla problemleri çözebileceğimiz yetkinliğe ulaşmak anlamına gelmektedir. Bu bilgiler işin temelindeki genel kültürü sizinle paylaşabilmek içindi, şimdi asıl bu düşünme metodolojisinin temeline inelim;

DESIGN THINKING NEDİR?

Dünyayı baştan yaratmıyoruz onu bir baştan söyleyeyim. Eğer pazarlama dünyasına biraz bile aşina iseniz biraz sonra bahsedeceğim adımların birçoğu size tanıdık gelebilir, hatta kendi ekipleriniz içinde halihazırda uyguluyor olabilirsiniz. Bu nedenle Design Thinking yaparken asıl fark yaratacak şey ne yaptığınızdan ziyade nasıl ve kiminle yaptığınız olacaktır.

Design Thinking tüketiciyi anlamayı merkezine alarak ilk bakışta göremediğimiz iş problemlerini yeniden yapılandırıp çözüm bulmaya odaklanan, kendi içinde iyileştirme amacıyla tekrar eden bir düşünme yöntemidir. Design Thinking’in nihai amacı problemleri tespit etmek ve çözüm bulmaktır.

Design Thinking ana hatlarıyla ürettiğimiz ürün ya da servis’i kimin için ürettiğimizi anlamamıza yardımcı olur. Bu bize tüketicilerimizle empati yapma yetkinliği kazandırır. Bunu bir örnek vererek açıklamak istiyorum;

A+ hizmet veren bir otel düşünelim, ortalama %65 doluluk oranında çalışıyor olsun. Patron bu duruma çok bozuk tabi. Bir sabah işe gelsin ve çalışan ekiplerine şöyle desin; “Arkadaşlar daha çok para kazanmamız gerek, sizlerden bizi %100 doluluk noktasına getirecek yeni projeler bekliyorum, haydi bakalım” İlhamdan, motivasyondan ve liderden yoksun bu ekip bitap…

Şimdi duruma bir de şöyle bakalım; Bir saniyeliğine parayı ve ürünü bir kenara bırakalım ve yalnızca insan odaklı düşünelim. Patron yine %100 doluluk istesin ve yine daha çok para kazanmak istesin ama o sabah ofise girdiğinde şöyle desin; “Arkadaşlar burayı misafirlerimizin gelmeye can atacağı bir otel haline getirmek istiyorum, bu nedenle hedef kitlemiz olan iş adamlarını iş streslerinden uzaklaştırmayı amaçlayan İstanbul ziyaretine dair unutamayacakları bir deneyim sunmalıyız”

Ne dersiniz? Farklı bir noktaya gitmedik mi?

Tabi ki patron bu noktaya benim yazım hızımda gelmedi, Design Thinking sürecinin bir kısmını gerçekleştirmiş olması gerekti. Şöyle de diyebiliriz aslında; bu metodoloji bize soru sormayı, doğru öngörülerde bulunabilmeyi, insan odaklı düşünmeyi ve fikirleri hayata geçirmeyi anlatan bir yöntemdir. Design Thinking adımlarına geçmeden önce hatırlatmak isterim ki, üstüm başım kirlenmesin diyorsanız aynı noktada değiliz. Çünkü sizin de kolları sıvayıp konunun içine dalmanız ve boza saça çözmek istediğiniz konuya bulanmanız gerekiyor. Peki nasıl?

DESIGN THINKING ADIMLARI

Daha önce de belirttiğim gibi az sonra bahsi geçecek konuların ve tekniklerin birçoğuna hakim olduğunuzu biliyorum. Yapmak istenilen şey ise aslında belirli bir konu ve probleme odaklanırken büyük resme bakmak ve başından sonuna kadar bu tünelden geçerek size marka değeri katacak olan çözümlere ve fikirlere ulaşmak. Yine de bu, tüm adımların aynı sırada ya da peşi sıra uygulanması demek de olmayabilir çünkü aslında ortak amaç bu adımların önce ya da sonra tamamlanarak bize ihtiyacımız olan bilgileri sağlaması ya da bizi sonuca götürebilecek ışığı tuttuğundan emin olmaktır.

  1. Analiz ve Teşhis
  2. İçgörü
  3. Fikir
  4. Uygulama (Prototip)

ANALİZ VE TEŞHİS

Bu adım doğrudan yukarıda bahsettiğim otel patronunu temsil ediyor. Otelin kapasitesini nasıl artırırız diye düşünmek de, tüketici deneyimine odaklanıp oteli vazgeçilmez bir konaklama mekanı haline getirmek de günün sonunda aynı amaca hizmet ediyor, kazanç! Fakat hangisi bize daha çok yol gösteriyor? Bu noktada önemli olan sorunun çerçevesini nasıl ve nereye çizdiğimiz olacaktır. Hepimizin başına bazen ya da birçok kez gelmemiş midir, gözlük kafamızdayken hatta gözümüzdeyken bile “gözlüğüm nerede!!” diye bir etrafımıza bakmışızdır mesela. Bu noktada analiz ve teşhis asıl problemi görmemize yardımcı olurken aynı zamanda o probleme hangi çerçeveden bakmamız gerektiği konusunda da yardımcı olur.

INSIGHT

Tüketicimiz de, müşterimiz de, kullanıcımız da, misafirimiz de hepsi insan öyle değil mi? Ve hiçbir insan sabah yatağında uyandığında “hmm bugün hangi marka diş macunu kullanmalıyım?” diye düşünmüyor. Tüm kararlar ve davranışlar önce ihtiyaçtan doğuyor sonra duygularla yönlendiriliyor. Markalarımızı yöneten kişiler olarak bizim bu noktada hedef kitlemiz kim ise onları çok iyi tanıdığımızdan emin olmamız gerekiyor. Demografik verilerden, alışveriş alışkanlıklarına, medya tüketimlerinden, hayat tarzlarına varıncaya kadar markamızın hedef kitlemizle hangi noktada duygusal bir bağ kurabileceğini bulmak ve çalışmalarımızı bu doğrultuda ilerletmek bize doğru stratejik fırsatları sunacaktır.

FİKİR

Dile en kolay gelen fakat fazlaca dinamiği olan yegane adım. Birçok kişi tarafından da Design Thinking sürecinin popüler olmasını sağlayan “Beyin Fırtınası Atölye Çalışmaları”. Hemen her gün kendi işlerimizde yeni fikirler bulmak için ekiplerle bir araya gelerek ya da kendi başımıza kafa patlatıyoruz. Başarılı olduklarımız kadar olamadıklarımız da var. Şimdi size en “Ben hiç yaratıcı değilimdir” diyen birine bile yaratıcılık ödülü aldıracak sırrı söylüyorum; Analiz ve Teşhis ardından yapılan Insight çalışması. Tabi ki az önce de söylediğim gibi bulunduğunuz alan, yanınızdaki kişiler, kullanılan metodlar ve moderatörler 1’e 5 katan dinamikler fakat temeliniz sağlam olduktan sonra üzerine bina inşa etmek işin en keyifli kısmı oluyor. Tabi ki bu adımda asıl önemli olan yarın raflarda görebileceğiniz mükemmel ürün fikrini ortaya çıkartmak değil, o şekle sokmak uygulama kısmında bahsedeceğim bir konu. Fikir adımında önemli olan standart kalıplardan çıkıp yeni ve farklı olanı bulmak için belki 1 değil 10 tane iyi fikrin tohumlarını atmaktır.

UYGULAMA (PROTOTİP)  

“Eveeeeet, harika bir uygulama fikrim var, buna çılgın bütçeler harcamam gerek ama ya hedef kitlem bunu beğenmezse?” sorusunun çözümü. İşte bu noktada son adım olan fikirleri test edeceğimiz prototipleme çalışması devreye giriyor. Fikirlerinizi aynı odanın içinde hedef kitlenizle buluşturup tepkilerini ölçebileceğiniz harika bir fırsat. İşin niteliğine göre çizerek, hikayeleştirerek ya da küçük modellerini yaparak önce şirket içi sonra da hedef kitlenin beğenisine sunup herkesin bizim fikrimize kendimiz kadar hayran olduğundan emin olduğumuz nokta. Tabi ki hayran olunmayabilir de ve bu mükemmel bir şey! Çünkü o noktada alınan geri bildirimlerle fikri iyileştirip yeniden daha iyi bir versiyonunu çalışma ve bunu bir iş modeline çevirme şansı elde edebiliriz.

Ve işte orada… Sizi içinden çıkmak istediğiniz iş probleminden çıkartacak çözüm, taptaze ve ışıl ışıl bir fikirle karşınızda. Artık yapılması gereken tek şey onu hayata geçirmek ve olacakları izlemek. İşte bu kadar.