Bir şirket neden danışmanla çalışmak ister? Demezler mi adama “Biz sana hızlı tüketim markasının kralından pazarlama direktörü, bilişim şirketlerinin arşından proje yöneticisi getirdik; bu adamların maaşı, yan hakları, işveren vergisi derken bize maliyeti uçmuş gitmiş… Bu pozisyonlar ne güne duruyor?” diye.

Biliyorum derler.

Ama gelin birlikte gerekçelendirelim danışman nedir ve ne iş yapar diye;

Bilen bilir, danışmanlık kavramı da zamanla ve sektöre gerçekleşen atılımlarla evrilen ve gördüğüm kadarıyla da evrilmeye devam eden bir iş kolu haline geldi.

Neydi Danışmanlık? Ununu elemiş eleğini asmış, tecrübeyle sabit yaş almış, piyasayı yalamış yutmuş, engin sektörel tecrübeleri ve bir telefonu ile açabileceği C-level kalp kapıları olan yüce insan. Bu profildeki danışmanların bilgisinden ve tecrübesinden asla şüphe edilmez, marka sahibi yanında kreatif ajans stajyeri gibi hisseder ve çoğu zaman da ofise geldiğinde toplantı odasında kaşarlı simit ve çikolatalı kurabiyeler olur…fakat onun gözü bunları görür mü, görmez. Nihai amacı olan işini en profesyonel şekilde yaparak markayı alııır götürür.

Doğru.

Peki şimdi neler oluyor danışmanlık sektöründe ve nereye evriliyor bir bakalım?

Bir süredir danışmanlık artık tecrübe, yaş ya da gerçekleştirilen proje sayısıyla ölçülebilen bir başarı kriteri olmanın dışına çıktı. Konunun derinine inmeden belirtmek istiyorum ki; Bu yazımda kurumsal hayattan emekli olurken soyunulan danışmanlıklardan bahsetmeyeceğim. Ben daha heyecanlı, enerjisinin önüne geçemeyen hamuru teknolojiyle yoğurulmuş genç sektör arkadaşlarımdan bahsedeceğim. Genç? Danışman? Nasıl ya?

Öncelikle bu ekibin motivasyonlarına bir bakalım; Her şeyi bir kenara koyup bola saça dağıtılan unvanları kucağıma toplayıp herkese yeniden dağıtmak istiyorum. İşte öyle bir şansım olsaydı genç danışmanlara hakkı layığı ile UZMAN diyebilirdik. Neden mi? Çünkü bu ekip aslında bir alanı gerçekten çok sevmiş, bütün enerjisini o alan için harcamaya hazır, öğreniyor, güncel kalıyor ve dikkatini başka hiçbir şeyin dağıtmasına izin vermiyor.

Örneklendirmek gerekirse;

Bir şirketin marka yöneticisini ele alalım; tüm iş sorumlulukları içinde en sevdiği iş reklam kampanyası oluşturmak ve çekmek. Bunun yanı sıra medya planlaması yapıyor, satış stratejisini marka değerleriyle yoğuruyor, asistanın geldiği saati gözetiyor, yaratıcı ajans konkurları düzenliyor, ürün geliştiriyor…ve bu böyle sürüp gidiyor, hatta şirketin ışıklarını bile çıkarken kendisi kapatıyor.

Aynı insanı bir de şöyle hayal edelim; Yalnızca reklam kampanyası oluşturuyor ve çekiyor. Sonra çektiği projeyi değerlendirip iyileştirme fırsatları belirliyor, yurtdışındaki en iyi örnekleri takip ediyor, rakiplerini inceliyor ve yeniden çekiyor çekiyor çekiyor.

Bu iki durumda aslında vurgulamak istediğim şey; bahsettiğim genç danışmanların da bu tutku ve uzmanlıklarını değerlendirmek üzere piyasada bulunduğu ve onlara da bir şans verilmesi gerektiği yönünde.

Demem o ki; Sanki artık bu iş kolunda danışmanlıklar ve uzmanlıklar olarak ikiye ayrılması gereken sektörel bir yapının içindeyizdir. Bu aklımızın bir kenarında dursun.

Şimdi asıl soruya yeniden dönelim- Neden kardeşim? Danışmanlar bizim ekiplerimizin yapamadığı ne yapabilirler?

Tek tek değerlendirelim, bakalım neler yapabilirlermiş;

  • TARAFSIZ BAKIŞ AÇISI;

Bahsedilen iş problemi bazen bazı departmanların ihmalinden ya da eksikliğinden, bazen de fazla kontrolcü olmalarından doğabilir. Bu tip durumlarda dışarıdan bir göz(danışman) o problemi en doğru şekilde tespit edip ortaya koymanıza yardımcı olabilir.

  • 3’ÜNCÜ BİR GÖZ;

Şirket süreçleri ve işleyişinde gözünüzden bir şey kaçmasın diye dibine kadar yaklaşıp pür dikkat takip ettiğiniz iş problemlerine “işletme körlüğü” denilen durum yüzünden artık daha geniş bir açıdan bakamıyor olabilirsiniz. Birçok sektöre ve şirkete belirli uzaklıkta duran bu kişiler sizin probleminizi 3’üncü bir göz olarak daha geniş bir pencereden görmenize yardımcı olabilir.

  • ŞİRKETİÇİ UZLAŞMA SAĞLARLAR;

Bir konuyu bir danışman ele aldığı zaman gözler oraya döner. Bu noktada birbiriyle pek de çalışmaya can atmayan pazarlama ekipleri ve satış ekiplerinin ya da Ege bölge müdürü ile İç Anadolu bölge müdürünün uzlaşarak aynı probleme benzer bakış açısından bakıp güçlerini birleştirebilmesi için yardımcı olur.

  • SÜREÇ YÖNETİMİ;

Hepimizin artık doğarken sahip olduğu multitasking sorumluluğunuz nedeniyle gün içinde birden fazla projeye kanalize olmanız gerekebiliyor. Bu tip durumlarda sıfırdan tek bir konuyu ele alıp, geliştirmek ve sonuçlandırmak kuş uçuşu 5 hafta sürecekse bile bazen 21 hafta sürebilir. Danışmanın buradaki rolü süreci yönetip ekipleri bir araya getirmek ve yine tüm pozisyonlara eşit mesafede durarak yönetimi sağlamaktır.

  • İŞ UZMANLIĞI;

Seçtiğiniz danışman büyük ihtimalle bu tip hizmet ve çalışmaları birçok kez yapmış olacak ki kendisiyle ilerlemeyi siz istediniz. O yüzden ona güvenin ve sandalyenizi yanına çekip her saniyesinden faydalanın.

İşin özü; danışman sizin eksik departmanlarınızın işini yapmanın aksine, var olan departmanlarınızı sorgulamak, iyileştirmek, yol göstermek ve süreçlerinizi yönetmek için aradığınız en doğru iş partneriniz olabilir. Bu ihtiyaç yüzünden ne mevcut ekiplerinizi yetersizlikle suçlamalısınız ne de bu uzmanlığı yoğun eğitimlerle ekip içindeki sınırlı kişilere vermeye çalışmalısınız.

Diğer bir yandan da birlikte çalışmak istediğiniz partnerlerinizin var olan bu türlü türlü danışmanlık tecrübeleri içinde nerede durduğunu da iyi analiz ederek, kendi beklentinizi en doğru şekilde yönettiğinizden emin olmanız gerektiğini söylesem umarım boyumu aşmış olmam.