‘İçgörü’ dediğimiz tüketicinin hayat gerçekliği içindeki, ürünle ve kategoriyle ilişkilendirilebilecek derdi bulmak için, firmalar çok ciddi kaynak ayırıyor, uzman departmanlar kuruyor. Ancak her işte olduğu gibi içgörü avcılığında da ruh katmadan yapılan mekanik süreçler, çoğu zaman listeye tik atmaktan öteye geçemiyor.

İçinde bulunduğumuz çağ imajlar çağı, markalardan, sosyal medyaya kadar her yerde kurgulanmış, “kürate” edilmiş imajlar üzerinden ilişki kuruyoruz. Günümüzün para birimi, “currency”si imajlar.

Genellikle büyük kampanyaların büyük haberlerden, büyük içgörülerden ya da büyük brief’lerden çıktığı düşünülür. Oysa bu her zaman şart değildir

Pazarda büyüyen her marka lideri sarsmak, ona düşen dilimden pay kapmak ben buradayım demek ister. Ama taşınızı doğru yere atmıyorsanız, ya da attığınız taş ürküttüğünüz kuşa değmiyorsa, koca bir kaynak israfı olabilir.