Her geçen gün sosyal medya paylaşımlarının artması beraberinde büyük veri yığınlarının oluşmasını da getiriyor. Büyük verinin temelinde yatan düşünceyi “büyük miktardaki veriyi toplamak ve sınıflandırmak” diye tanımlayabiliriz. İçerikler arttıkça elde edilen ancak analiz edilemeyen veriler gitgide daha büyük bir soru işaretine dönüşüyor. İnternet ve e-ticaret şirketlerini kapsam dışı tutacak olursak turizm, sağlık, eğitim, inşaat gibi sektörler büyük verinin önemini kavramış durumda değil. Ancak bu, markaların gündemleri dışında kaldığı anlamına kesinlikle gelmiyor. Tüketicileri ya da müşterilerinin satın alma, dahil olma, paylaşma gibi kritik tutumları üzerinden yaşadıkları evrimi gözlemleyen markalar kendi gündemlerinde büyük veriyi daha çok tartışır duruma geldiler.
Büyük veri konusunu gündemlerine alan şirketlerin veri yönetimi çalışmalarında dönüşüm hızları ise oldukça yavaş işliyor. Burada karşılaşılan handikapların en önemlisi Türkçe diyebiliriz. Tick Tock Boom Ar-Ge uzmanı Fırat Özak’ın DigitalAge için verdiği demeçte “Türkçe ciddi bir handikap. Başarı oranı İngilizce gibi yüzlerce çalışma yapılan bir dilde bile istenilen düzeyde olmayan semantik çözümleme yöntemleri, Türkçe’nin sözcük ve sözcük üretme yapısına uygulandığında başarı seviyesi iyice düşüyor.” olarak ifade ediyor. Diğer yandan takip ve analiz sistemlerini kullanan marka sayısı ise sektörlerin ortalaması alındığında %10’u geçmiyor.
Verimli ve etkin bir temel üzerine inşası tamamlandıktan sonra büyük veri’nin hemen hemen her sektör için pek çok ihtiyacı karşılayacağını söyleyebiliriz. Infogroup Targeting Solutions tarafından hazırlanan rapora göre markaların %70’i 2013 yılında büyük veri ile ilgili yatırımlarını artıracaklarını belirtiyor. Bu beraberinde yenilikleri ve gelişimleri getirecek. Mesela sağlık sektöründe uzaktan hasta takibi, kişiselleştirilmiş tıbbi hizmetler, enerji sektöründe akıllı şebeke ve sayaçlar kullanarak, telekom sektöründe lokasyon bazlı servisler gibi uygulamaları söyleyebiliriz.
Aynı zamanda bir tweetten bir facebook iletisine, bir blog’a yazılmış olan metni alarak bunu duygu analizi ve metin madenciliği ile ayıklayabilirsiniz. Bu ayıklamadan elde ettiğiniz sonuçları da şirketiniz için kullanabilirsiniz.
Örneğin çoğumuzun kullanıcısı olduğu last.fm , şarkıların çalınma sayılarını, internet sitesi sayfa görünümlerini, yorumları ve geribildirim kaynakları takip ediyor. Bu bilgiler sayesinde büyük müzik trendlerini öngörebiliyor.
İnternet şirketleri içerisinde ise LinkedIn’den bahsetmek gerekiyor. Kullanıcının kendi network’üne göre özetlenmiş haber başlıkları, ilgiye göre grup önerileri ve oradan sağlanan içerikler, özetlenmiş haber başlıkları, iş ile ilgili profesyonellerin sıralaması, ağ önerisinin arkasında çalışan analiz, siteyi daha iyi tecrübe etmenizi sağlıyor.
Kampanya bazlı örneklere bakacak olursak; FIAT markasının “Kendi takvimini kendin yarat” projesi, Kotex markasının pinterest kullanıcısı kadın kitlesi ile yaptığı “Inspiration Day by Kotex”, Lipton markasının “Her şeyi bilen kadın” projesi, yapılan doğru analizler sonucunda parlayan işler olarak karşımıza çıkıyor. Bu projelerin sosyal medyada yarattığı etkileşim bağ kurulabilmesine verdi.
Büyük veriden yola çıkarak kişiselleştirilmiş olarak hayat bulan bu tarz işlerin stratejik açıdan önemini de vurgulamak gerekiyor. Zorluklara ve bazı altyapı yetersizliklerine rağmen doğru analizler şirketler için içgörü, öngörü ve fırsat kaynağı anlamı taşıyor. Müşteri yönetiminden, kampanya yönetimine, kriz yönetimine, AR-GE çalışmalarına kadar neredeyse operasyonel tüm süreci etkilediğini söyleyebiliriz. Amazon ve e-Bay gibi şirketlerin başarıları ortada.
Yakın zamanda ülkemizde büyük veri ile ilgili daha fazla yol alınacağından eminim. Burada markaların daha esnek hareket etmeleri süreci hızlandıracağı gibi uzun vadeli rekabet avantajı da yaratacaktır.
“Eğer yazıyı beğendiysen, paylaşarak teşekkür edebilirsin”
Yorum Yok