Türkiye’nin yerli hızlı tüketim mamûl üreticilerinin gıda alanındaki en büyük iki firmasından biri olan Ülker, geçtiğimiz ay içerisinde Laviva adlı ürününü piyasaya sundu. Lansmanı biraz daha önce yapılmıştı ancak marketlerde görebilmemiz için Kurban Bayramı haftasını beklememiz gerekti. Tabii ki hemen alıp denedik. 🙂
Öncelikle Laviva’nın çıkacağından, ürünün adından ve şeklinden daha önce haberim olmuştu. Napolyon üzerinden Laviva özelinde bir araştırmaya katılıp görüşlerimi bildirme fırsatı buldum. Düşünülen reklam filmi hakkındaki görüşlerimizi dahi bildirmemizin istendiği bu çalışmanın da tüketicilerden pazar tüyoları almak adına güzel bir çaba olduğunu özellikle vurgulamak isterim.
Televizyon reklamlarına henüz rastlayamadım; velev ki yayınlanmamış olsun. Reklamın ayrıntılarına ilişkin olarak pek fazla ipucu vermek yerinde olmayacaktır. Ancak daha şimdiden reklam jingle müziği için seçilen ve uyarlanan şarkıya bayıldığımı söylemeliyim. O şarkı o kadar güzel bir şarkı ki şimdiye kadar uyarlanmamış olduğuna da şaşırıyordum. Eğer değiştirmezlerse -ki değiştirmemeleri yararlarına olur- zihninizde o şarkıyı aslen söyleyen kişinin sempatikliği ve kırık Britanya aksanlı İngilizcesiyle birleşince Laviva için de güzel hisler uyanacaktır. Zaten denemişseniz muhtemelen uyanmıştır da.
Açıkça itiraf edeyim: neredeyse her gün Laviva almaya başladım. Tadı ve bisküvili yapısı gerçekten çok hoşuma gitti. Şekil olarak da Ülker’in daha önce bünyesine kattığı Godiva’dan bir estetik yaratıcılık dokunuşu gelmişe benziyor. Hafiften sekiz çizen tasarımıyla geneli baton ya da rulo olan çikolatalardan ayrışmak için güzel bir ürün. Tadında da Ülker’in ürünlerinin genelinin aksine “daha farklı” bir çikolata lezzeti hissediliyor. Bu yüzden de bağımlısı oldum diyebilirim. Paketi her gördüğümde yüzüm gülüyor. 🙂
Ambalaj tasarımında kullanılan renkler Laviva’yı alelade market çikolatalarından biraz daha “özel” bir çikolata seviyesine taşıyacak seçkinlik algısını yaratacak şekilde seçilmiş. Herhangi bir Duty Free mağazasında Guy Lian çikolatalarının yanında görseniz yama durmayacak asalete sahip. Bu konuda iyi çalışılmış olduğunu düşünüyorum.
İlerleyen dönemde ne derece popüler olur bilemem ama biraz daha şehirli, güzel ve zevk alarak yaşamayı seven genç ve orta yaş bireyler hedeflenmiş. Reklam taslak rejisinden de bu anlaşılıyordu. Ancak genç(18-22 yaş aralığındaki üniversite ve yüksekokul öğrencileri örneğin) bireylerden biraz daha uzaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Reklamın düşünülen müziği de, piyasaya çıkan ürün de olgun ama sempatik bir havaya sahip. Laviva(İspanyolca articulo’suyla ‘Türkçe’de olmayan artikel-önad’ yaşam anlamına gelen La Viva’dan geliyor) çok dinamik bir görüntüye sahip değil. Yani bir Biskrem gibi konumlandırılabilecek kadar genç bir algı yaratmıyor. Kafamda Laviva’nın ürün karması göz önüne alınarak uyanan tüketici tipi 30-35 yaşlarında Nişantaşı’nda vitrinlere göz atarken elinde Lavivasıyla gezen bir kadın. Bakın özellikle kadın diyorum, ürün kafamda doğrudan feminen bir yaşam tarzını çağrıştırıyor. İstediğiniz kadar odak grup görüşmesi yapın, görüşmelerinizde pazarlama bilimiyle ilgilenen biri yoksa “Bu çikolata bana uygun.” demesinden o tipe benzeyenler adına bir genelleme yaparak ürün konumlandıramazsınız. İroni ekseriya tiyatroda güzel bir anlatım aracı olabilir; ancak pazarlama açısından çoğunlukla ürüne ilişkin algıyı zedeleyebilecek bir iletişim bozukluğu yaratır. İletişim çalışmalarında ironi kullanılmasıyla karıştırmayınız; konumlandırma-pazarlama iletişimi tezat ya da çelişkilerinden bahsediyorum. Bunu şimdiden bir tavsiye olarak yazmayı uygun gördüm; çünkü ürüne duyduğum sempati beni bu anlamda tam bir koruyucu melek hâline getirmiş bile. Laviva’nın net bir algıyla pazarda var olabilmesini çok isterim.
Eğer Laviva’yı henüz deneme fırsatı bulamadıysanız çok gecikmeden denemenizi öneririm. Hoşunuza gideceğinden eminim.
“¡Viva la viva!*” 🙂
*Yaşasın yaşamak!
Yorum Yok