Yazıya, basit bir matematik hesabıyla başlayalım; İçinde top bulunan iki torbadan birincisinde 4 beyaz, 6 siyah ve ikincisinde 2 beyaz, 5 siyah top vardır. Birinci torbadan rastgele bir top çekilip rengine bakılmadan ikinci torbaya atı… Pardon, bunu yazmayacaktım!
Bir marka için haftada 7, ayda 28 içerik yazan bir sosyal medyacı ve bu sosyal medyacının ortalama dört markası olduğunu düşünün. (Tamam, düşündüm.) Bu, ayda 112 içerik üretmek demek. Durum böyle iken, birbirinin taklidi, birbirinin intihali olan içeriklerin türemesi size doğal geliyor olabilir. Bana öyle gelmediği için olsa gerek, “Pardon, siz intihalci misiniz?” yazımın devamı olarak bu yazıyı yazmaya niyet ettim. (ALKIŞŞŞ)
Bu kez içerik özelinde değil, marka özelinde örnekler vererek ilerleyeceğiz.
Çokonat;
“Nat nat nat Çokonat…” Kalplerimizi ilk, işte bu sözler ile kazanmıştı. Bu sözler dilimize öylesine pelesenk olmuştu ki, kendi kendimize bu sözleri çılgınca tekrar ediyorduk. Artık her şey turuncudan ibaretti. Turuncuyu bize Çokonat sevdirmişti. İngilizlere hala golümüz yoktu ancak “Nat”ın olumsuz bir kelime olmadığını bize Çokonat öğretti ve İngilizler yanılmıştı. (Ağladı.)
Sosyal medyayı oldukça etkin kullanıyorlar. Etkin nedir? Benim için etkin; hayatın içinden doğru içgörüler elde etmek ve bunu aksiyon alınabilecek paralelde uygulayabilmektir. Çokonat’ın Facebook ve Twitter sayfalarını ziyaret etmeniz halinde şunu fark edeceksiniz, “yahu Mahmut’la daha geçen gün bunun geyiğini yaptık.” ya da “bir keresinde ben de aynı bu durumdaydım.” gibi daha pek çok kendinizden, çevrenizden tanıdık kareler ile, tanıdık cümleler ile karşılaşacaksınız. İşte etki’nlik budur! (Bravooo)
Red Bull;
Çelebi’nin Galata’dan Karaköy’e kanatlanmasından ilham alan Red Bull, ne vakit kanatlanmaya ihtiyaç duyduysak, bizi hiç yarı yolda bırakmadı. (Vefalı.)
Red Bull, her dönem takip ettiğim ve ilham aldığım bir marka olmuştur. Açıkcası, tek bir ürün ile bu kadar başarılı pazarlama iletişimi yapıyor olmalarına şapka çıkarmak gerekir.
Instagram’da kedili fotoğraflar çekmekten ya da onlara bakmaktan fırsat bulabildiğiniz vakitler, özellikle Red Bull’un sayfasını incelemenizi tavsiye ederim. Marka mesajını oldukça güçlü bir biçimde destekleyen ve hikayesi olan içeriklerle karşılaşacaksınız. İşte onlardan bazıları:
Nesquik;
Çocukken sütü sevenimiz var mıydı? Ama o vardı, o bizi anlıyordu ve bize sütü o sevdirdi! Bir de, kimlerin annesi Nesquik’li kek ya da kurabiye ya da benzeri bir şeyler yapmadı ki! 🙂
Nesquik, bizim çocukluğumuzdu. (Duygulandı.)
Nesquik, pek çok marka gibi Facebook sayfasını etkin kullanıyor. Ürettikleri içeriklerle annelere yaratıcı bir biçimde sesleniyor. Kimi zaman onların çocukluğuna, kimi zaman çocuklarına yönelik iletişimde bulunuyor. Bunu yaparken de son derece kreatif işler ortaya çıkardıklarını söyleyebiliriz. Lütfen, bakınız:
Eti Balık Kraker;
Eti’nin “seneye reklamınızı yapacağız!” diye diye yıllardır oyaladığı balıklar, en sonunda kendi reklamlarını kendi aralarında topladıkları parayla yaptılar 🙂
Yapılan bu reklamın en güzel yanı, online’a da adapte edilebiliyor olması, yani doğurganlığı. Benzeri örneklerin artmasını umuyorum. (Umduğuyla kaldı.)
Hemen hemen her gün yaşadığımız şeylerden elde ettikleri içgörüyü, “balık hafızası” ile harmanlayarak sıradışı içerikler ürettiklerini söyleyebilirim. Facebook sayfalarına bir göz gezdirelim;
Yazmaya değer çokça marka olduğunu söylemeliyim. Ancak yerim dar! 🙂 Neyse bunu saymadım, başka yazılarıma da beklerim!
Yorum Yok