Hedef kitle diyerek kategorilere ayırdığımız insan topluluklarını esasen ışığı görmeyenler ve görenler olarak ikiye ayırmak bir yol olabilir. Bu yol size harekete geçirmek istediğiniz “insight”larla ilgili daha çok bilgi verebilir. Neticede insan orada kendisini görecek, kendisiyle ilgili bir gerçek duyguya dokunulduğunu kavrayacak ki gitsin o ürünü alsın.
Işığı görmeyenlerde tetiklenecek olan duygular bellidir. Bunlar, onların ömür boyu peşlerinde koşup, asla sahip olamayacaklarını sandıkları, aslında hiç ihtiyaçları olmayan, ancak çocukluklarından beri yetiştikleri çevrede onlara işlenen ve üzerlerine yapışan duygulardır. Tarihin çöplüğüdür.
#LikeAGirl
Bu duygular neler peki diye soracak olursanız, takdir görmek, değerli olduğunu kanıtlamak, başarmışım duygusuna kapılmak, başaramayacağını düşünmek, korkmak, endişe duymak, kendini beğenmek, suçu dışarıda aramak, kendini haklı çıkartmak, başkalarına kendini kanıtlamak, üstünlük kurmaya çalışmak gibi olumlu olumsuz duygulardır. Hepsini saymaya gerek yok. Bunlardan dilediğinizi tersine çevirecek bir uygulama yapabilir, hedeflediğiniz bu kişilerin dikkatini çekmek için de işin içine ünlü, jingle vs. gibi daha çok ilkokul seviyesinde bir zihnin anlayabileceği basitlikte bir ton katarak buradan fayda elde edebilirsiniz. Çünkü ışığı görmeyenlerin karar verme yeteneği sınırlıdır. Kendileri adına başkaları karar alsın, onlara ne yapacağını söylesin, nasıl davranmaları gerektiğini anlatsın, onları eğlendirsin. Hatta korkularını bile onlara “sen şundan korkmalısın” diyerek o söylesin. Sonra da “Şöyle şöyle yaparsan bu korkudan arınırsın” desin. Yalan tabii. Reklamcılığın “yalan” olan tarafı burasıdır zaten. Reklamcı olup reklamcılıktan nefret eden çok insan tanıdım. Çünkü yalan söylediklerini bilen bir yanları vardı. Ama bu kuş dilidir. Herkesin anladığı dilden konuşmak da denir. Tarihin çöplüğünü karıştırıp o ezberle hareket edebilirsiniz. Bu da bir seçimdir. Ama artık yapılmaması gereken bir seçim.
Choose Beautiful
Bir de ışığı görenlerle yapılan iletişim vardır. Işığı görmeyenlerin bir kısmı da bunu gördüğünde ve duyduğunda bağlantı kurabilir, söyleneni hissedebilir. Çünkü burada çok güçlü sözler edilir. Bunlar insanın aslında mükemmel olduğu, kimseden takdir görmeye ihtiyacı olmadığı, özgür bir birey olarak kararlarını kendi aldığı, kurulan hayallerin gerçek olduğu, hiçbir şeyin imkansız olmadığı, mucizenin her gün ve her an yaşandığı, insanın içinde dünyayı değiştirme gücünün olduğu, sevgi, barış, empati, adalet ve hoşgörü gibi kavramların en büyük değerler olduğu gerçeklerdir. Bu iletişim biçiminde aldığınız tepkiler güzel bir gülümseme veya minik bir gözyaşı olur. Zira zihne değil, kalbe sesleniyorsunuzdur. Üstelik bu sesleniş bir monolog değil, karşılıklı bir diyalog şeklinde gerçekleşiyordur. Bir işe böyle girişenlerin enerji ve heyecanını tarif etmek imkansız. Herkesin haz alarak ortaya koyduğu bir şeyin “kötü” olmaması mümkün değil. Gerçek haz iyiliğin gücüyle tadılabilir.
The Eyes of a Child
Enteresan olan şu ki, dünya reklamcılığı bunu keşfetti. Son yıllarda en güzel, en başarılı örnekler bu alandan çıkıyor. Bizde de az da olsa örnekleri görülmeye başlandı. Bu alana girenler aldıkları sonuçlardan çok memnun. Satış anlamında da sevgi patlamasında da skorlar uçuyor. E tabii buna karar verecek olan pazarlamacıların da ışığı görenler arasından olması gerek. Bu iş ezberle olmaz. Yoksa size “mutfakta takdir görmek isteyen kadın” veya “lezzeti o kadar güzel ki paylaşmak istemiyorum” ya da “en büyük biziz, o kadar büyüğüz ki” briefleri vermeye devam ederler. Maalesef iki iletişim biçimi arasında bir çağ var. Türkiye henüz karanlık tarafta. Ama aydınlanmış olanlar da çok. Karanlıkla savaşarak onu yenemezsiniz. Üzerine ışık tutmak gerek. Yaratıcı insanlar bunun öncüleri olmalıdır.
Hearing Hands
Yorum Yok