Her reklamcının hayali, sıfırdan marka yaratmaktır. Her pazarlama müdürünün hayali, yepyeni bir markayı konumlandırmak ve bir başarı öyküsüne imza atmaktır. Söz konusu, markalaşmış ürünler pazarında bir başarı öyküsü yaratmak olduğunda hayalleri gerçeğe çevirmek hem eğlenceli hem de nispeten daha kolay.
Çünkü alıcı/müşteri zaten zihninde buna hazır ya da potansiyeli yüksek.
Ve fakat, Türkiye gibi, özellikle gıda üretim, yetiştirme, hijyen ve markalı satış alanlarında AB standartlarını henüz yakalayamamış ve Çin’den sonra en fazla ihtar yiyen bir ülkede en büyük mücadele harcıalem üründe markalaşmayı becerebilmek.
Türk kadınlarının neredeyse %70’i ev kadını statüsündedir. Hepimizin gayet vakıf olduğu üzere kendileri satın alma, analiz, bütçeleme ve referans konularında evlerimizin baş tacıdır. Onlar hangi ürün, nerden, kaça, nasıl en uyguna alınır gayet net bilirler. Evin mutfak ve gider bütçesini yönetirken, elbette en akıllı seçimleri yapmaya uğraşırlar.
Uzmanlıklarına laf gelmemesi için en sık kullandıkları ürünlerde de optimum kaliteye ve fiyata odaklanırlar.
Örneğin, bakliyat, çay, kuruyemiş, tavuk ve zeytin (hatta yumurta) gibi pazarın büyük bir kısmı dökme ürünlerden oluşan kategorilerde.
Şimdi, zurnanın zırt dediği yer işte burası. Ortada AB uyum süreci içerisinde olan gıda, yem ve hayvansal yan ürünlerinin piyasası var, bir yanda evin en harcıâlem ürünlerini optimuma almaya alışkın tüketici var, bir yanda da marka yaratayım derdinde bir ekip var.
Şimdi bu üçlüyü en hızlı şekilde bir araya getirmek boynumuzun borcu olsun. Neden mi?
Çünkü, markalaşmayan ürünler orta ve uzun vadede AB nedeniyle zaten zora girecek. Türk tüketicisi her zaman talepkar, doğru fiyatlandırma ile noname yerine markalı ürün almaya teşne.
Geriye helva yapmak kalıyor ki, burada iş gerçekten akıllı çözümler sunacak danışmanlar ve buna kulak kabartması gereken pazarlama departmanlarında.
Bakınız, zeytin!
Neredeyse %85 oranında dökme ürünle ilerleyen bir pazar. Yok mu marka, var: MARMARA BİRLİK! Biraz Fora. Bunlar dışında pazara renk ve çeşitlilik katan pek çok marka yok mu dersiniz, var: Son dönemde farklı ürün açılımları ile Santral, Chokoliva, organik ürün iddiası ile Mlife ve Hisarönü dikkat çekmektedir.
Ve fakat, hala pazarda zeytin dene ürünün bir konumlandırması, bir stratejisi, bir standartı yok.
Tavuk!
Bilyon tane marka var. En kolay sağlık sorunu yaşanan, spekülasyonu bol ama en fazla tüketilen ürün olduğu için markasız alan yok. Ama gerçekten markalaşma var mı? Fiyat dışında gerçekten tüketicinin kalbinde taht kurmuş, raftaki yoğunluğunu ve distribüsyonunu kaldırırsan akıllarda kalan marka var mı? Yok!
Kuruyemiş!
Güzel atılımlar yapan sektörde daha gidilecek çok alan yok mu? Dor Leo ve Tadım dışında hakkını veren var mı, tartışılır…
Bakliyat!
Reis ve Selva markalarının ciddi bir değişim, gelişim, markalaşma emeği söz konusu… Başka?
Yumurta!
Pazarın büyük kısmını domine eden Keskinoğlu dışında tüketicinin muhteviyatına tam da emin olamadığı “organik/doğal” karmaşasından ekmek yemeğe çalışan ama hala tam etkili olamamış markalar söz konusu.
Demem o ki, marka yaratma derdindeysek aslında Türkiye’de yürünecek pek çok alan söz konusu. Kan, ter ve gözyaşı gerektiren bir alan mı, evet!
Ama günün sonunda alınacak en büyük zevk de bu alanlarda markalaşma mücadelesini başarmak olmalı bence.
Neler yapılmaz ki düşünsenize:
Zeytin: Doğallık, işlem ve üretim sürecindeki hassasiyet üzerine neler yapılmaz ki… Tüketicinin hele de kadın tüketicinin en büyük derdi ailesine sağlık sunmakken, gündelik beslenmesine farklı alternatifler katma ve yaratıcılığını gösterme derdi varken, Türk sofrasının en gözde ürünü için ne projeler çıkar…
Doğallık, sağlık ve iyi beslenmenin verdiği hazzın anlatıldığı etiket tasarımları.
Kategoriyi kendi içerisinde kalibresine göre alt kırımlarla sahiplenmek.
Durumsal kırımlar yaratmak ve bunlara göre markalaşmak.
Bölgesel bazda markalaşma yapmak.
Zeytin ve tüketim anlarının farklılaşması ve ilhamı üzerine ne yaratıcı konseptler…
Bakliyat: Mercimeği etli, kuru fasulyeyi salçalı yapmaktan içi geçmiş tüketicilere sadece instagram üzerinden bin bir farklı blogger ile ortak farklı sunum, pişirme önerileri.
Artan Vegan eğilimine yönelik hem kategori hem de marka farkındalık projeleri .
Sağlıklı öğünleri kapımıza kadar getiren firmalarla özel işbirlikleri.
Yumurta: Her gün tüketilen, pek çok yemekte malzeme/içerik olan, sürekli alınan yumurta için neler yapılmaz ki…
“Aha da kırdım” diye panik yapacaklarına daha rahat taşınmasını sağlayacak ambalaj ve paketlemeler.
Gerçekten sağlıklı yumurtanın, tavuğun hangi şartlarda, nasıl üretildiğini anlatan, rehber materyaller ortaya koyabilecek özel projeler.
Referansla yürünen pek çok sektör gibi gıda da kadınların, bloggerların, tavsiye meleklerinin daha aktif olabileceği özel projeler geliştirmek.
İyi eğlenceler,
Esra Baykal Güçlü
Yorum Yok