Adalet arayışı içindeki birey, kendine Dexter’ı örnek alırsa yandık. Hepimizin, adalet uygulayıcısı olarak beklediğimiz birileri/bir şeyler/kurumlar mevcut. Çünkü yaşadığımız dünyada kaybolan adaletten her birimiz gerçekten yorulduk.

Sosyal medyanın da bu derece aktif kullanımı ile birlikte, bugüne dek yüzleşmediğimiz ne kadar insan kaynaklı rezillik varsa gözler önünde… Sabahtan akşama sosyal medyada zaman geçirin, akşama ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin bahçesinde çay partisi veririz.

Oysa ahir zamanın adalet sağlayıcıları kurumlar ve markalar olmalıdır. Çünkü kurumsal sosyal sorumluluk aslında hayırseverlik değil, markalar için sürdürülebilir ve verimliliği yüksek ilişkiler inşa ederek, marka inananlar yaratmaktır.

Tüketiciler, kurumların sadece “alma” güdümlerinden sıkıldılar. Kurumlar, zenginleşirken, çalışanlarının mutsuzluğu, son tüketicilere kadar yansıyor. Bu da aslında sadece sıradan satış ve pazarlama argümanları ile değil, insani adımların, projelerin yan iş olmaktan çıkıp, operasyonların merkezine konması gerektiğinin bir göstergesidir.

kss-2

The Committee Encouraging Corporate Philanthropy’nin 2014 yılından beri bas bas bağırdığı üzere, “Firmaların, toplumsal gelişim için birleşmeleri, iş performansının büyümesi ve gelişimi için elzemdir.” Bir firmanın yöneticisinin/liderinin performansının, çalışanlarına yansıdığı gerçeği yadsınamaz. Eğer doğru bir kurumsal sosyal sorumluluk yatırımı yaparsanız, bu işinizin zeminini güçlendirmede, tüketicilerle bağınızı kuvvetlendirmede, rakiplerinizin pazarda yaşadığı sorunlara rağmen sizin markanızın fark yaratmasında oldukça etkili olacaktır.

Bir firma, bulunduğu topluma ve ötesine yatırım yaptığında ve çalışanları da bu vizyonun, iş gücünün bir parçası olduğunda yapılan çalışmanın yansıması sadece PR, satış dönüşü, gündemde yer almak, marka sadakati değil, çalışan sadakatini de beraberinde getirmektedir.

İyi kalpli adımların dışında, KSS’nin firmaların yaşam eğrilerine de katkı sağladığı bir gerçektir. Uluslararası birleşmelerde, markaların ömrünü biçerken yapılan analizlerde, KSS ek yıl olarak hanenize yazılmakta ve firma değerinizi de artırmaktadır. Yani KSS, hayırseverlik değil, rekabette size fark yaratan bir yatırımdır.

Kurumsal sosyal sorumluluğun evrimi, innovasyonu ve kurum kültürünü de desteklemektedir. Toplum için iyi bir şeye yatırım yapmak, firmanın zeminine de pozitif etki etmektedir.

“ Bugün pazarlama iyi işlemiyor. Yeni ürünler feci bir hızla silinip gidiyor. Çoğu reklam kampanyası müşterinin zihninde çarpıcı bir yer edinemiyor. Birçok ürün güçlü bir marka haline gelmekten çok, diğerleriyle dönüşümlü olarak kullanılmaktan öteye geçemiyor.”  Philipp Kotler

O zaman KSS, firmaların / markaların, rekabetten ayrışma ve ana marka mesajlarını topluma, reklam dışı bir yöntemle yansıtıp, marka inananları yaratmalarının en “insani, sürdürülebilir, irrite etmeyen, getiri yüksek” yolu olarak yeniden yorumlanmalıdır. Çünkü KSS projeleri, reklam mesajları, görselleri, kullanılan castlar gibi kolaylıkla taklit edilemez. Kaç tane “ Turkcell Kardelenler” projesi sayabilirsiniz ki bana?

Etkin bir KSS rekabette avantaj yaratabilir. Şirketlerin, sermayeye erişimleri gelişir, pazarları büyür, risk yönetimi geliştirir, marka imajları gelişir, topluma faydalı ve inovatif yeni ürünler geliştirmesine yol açar, maliyetleri azaltır, satışları artırır, çalışanları motive edebilir, elinde tutabilir ve onlar için bir cazibe yaratabilir ve en önemlisi karar verme mekanizması daha iyi çalışabilir. (Stakeholder engagement)

Firmanıza bir bu gözle bakın, sadece hayırseverlik mi yapıyorsunuz yoksa gerçekten sürdürülebilir, çalışanlarınızın takdirinden, tüketici geri dönüşüne kadar etkin ve etkili kurumsal sosyal sorumluluk projeleri mi?

Sadece haber değeri taşıyan, tek atımlık ve 1 yıl sonra unutulan işler mi, yoksa markanız için geleceğin sadık tüketicilerini yaratan, doğru partnerler ve kurumlarla planlanmış, iğne oyası gibi işlenmiş stratejik adımlar mı?

İyi düşünmeler…