Türkiye’nin ve dünyanın en önemli pazarlama ve iletişim yatırımı yapan sektörlerinden bir tanesi bankacılıktır. Sektör, değişen sosyal ilişkilerin ekmeğini ciddi oranda yerken, “ güven” ve “ mecburiyet” dilemmaları arasında gidip gelmektedir.

Kimsenin birbirine “güvenmediği” günümüz şartları içerisinde, para da biriktiremeyen birey, çareyi bankaların kapısında, hayallerini, hedeflerini gerçek kılacak kaynağı beklemektedir.

Bu da bankaların, birbirine pek benzeyen iletişim yöntemleri ile “çarecilik” oynamasına neden olmaktadır. Eğer şubeniz yaygın değilse, iş birlikleriniz farklı segmentlerde çeşitlilik sunmuyorsa, oyunun adı “ kredici geldi haaanımmmm!”.

Oysa “kredicilik”,  temeldeki sadakati düşük, gayet kaygan bir zemindir. 0.0001’lerle sizi satacak olan müşterilerle oyununuz her an son bulabilir.

Zaten bankacılığı tam anlamıyla algılayamamış olan tüketiciler, kredi aldıktan sonra neden bankacıların kendilerini sıkıştırdığını, ödeme gecikmelerinde neden tacize uğradıklarını sorgulayarak bir Zaytung röportajı tadında yorumlar yapmaktadır.

Ama iş yatırım yapmaya, biriktirmeye, birlikte uzun ince bir yolda yürümeye geldiğinde tüketici tavrı, genel geçer iç görülerle ilerlemektedir:  Güven: Kurulması yıllar alırken, kaybetmesi bir anlıktır.

Tüketiciler geçmiş mirası sağlam, “yılların” bankaları ile özel ilişkiler kurmayı tercih etmektedir. Bu da bir elin parmaklarını geçmeyen isimleri akla getirmektedir.

Oysa ki, ülkemizde zilyon tane banka var. Ve bu bankaların oyundaki yerlerini sağlamlaştırmaları gerekmektedir. Vur-kaç kafasından çıkıp, birinci ligde yer almanın yolunu bulmaları şarttır.

Gelelim işin madencilik kısmına; açıkçası 2003 yılından beri oradan mı yaklaşsam, buradan mı teşvik etsem diye ite kaka ilerleyen Bireysel Emeklilik mevzusu, sektörün çıkışı olabilir.

Sektör nasıl başladı:

  1. Biraz para koyun, gelecekte size ek gelir sunalım.
  2. Ele güne muhtaç olmayın yaşlılığınızda, gelin beraber biriktirelim.
  3. Yarın çokkk yakın!

Ne oldu sonra:

  1. Segmente giren tüketiciler, yeterince bilgilendirilmedikleri için 3 kuruşla, 3000 taş vuracaklarını zannederken, kesintiler nedeniyle ellerinde uçamayan kuşlar kaldı.
  2. Fonları, kendileri yönlendirmeleri ve ancak bu sayede para kazanabilecekken, en ufak bir fikirleri olmadığı için ilk belirlenen fonlarla ilerlediler, artık ne kısmetse ellerine o geçti.
  3. Pek çok BES üyesi, kısa süre sonra üründen uzaklaştı.

Veee kahraman devlet katkısı:

  1. Siz bir adım atın ben size koşarak geleceğim katkı payı ile sektör hareketlendirilmeye başlandı.
  2. Çoluğu çocuğu olan, birikim için disipline ihtiyacı olan biraz da fikri olanlar girmeye başladılar.
  3. Ve fakat hala kimsenin, gerçekten BES’in ne olduğu hakkında bir fikirleri yok.

BES, banka müşteri ile bankalar arasındaki uzun vadeli ilişki ve sadakat için anahtardır

Minimum 10 yıllık bir işbirliği, ciddi bir ilişkidir. Sonu evlilik olmasa da karşılıklı emek, paylaşım gayet optimal düzeydedir.

2003 yılından beri BES ile ilgili çalışıyorum, ürünün ilerleyişini, iletişimini izliyorum, tüketicilerle bizzat görüşüp, neler hissettiklerini anlamaya çalışıyorum. Bizzat bir BES üyesi olarak potansiyelinin her açıdan farkındayım. Ama önemli olan ne bildiğimiz değil, nasıl anlattığımız ya da anlatamadığımız değil midir?

Bireysel emekliliği, en doğru, en anlaşılır, en uygulanabilir hali ile anlatanlar, hem bankalarına daha fazla uzun vadeli ilişki kazandıracak hem de kaynaklarını, havuzlarını büyüteceklerdir.

Şunu da unutmamak lazım, bugün bankalar fon yönlendirmesi konusunda “ güya” ağızlarını açamamaktadır yoksa yurtdışındaki sistemde fon yöneticileri atanmaktadır BES için ve bu fon yöneticilerinin performansları ile müşteriler seçimlerini yapabilmektedir.

Bugünkü düzenlemeler buna izin vermiyor, yarınki değişimler içerisinde kim bilir? BES’in çıkış olduğu ve alternatif bir pazar geliştirme ürünü olduğunu aşikârdır.

Buradaki soru şu: Bankalar bunun ne oranda farkındadır? İnanç düzeyleri ne orandadır?

İkinci soru: Ürünü, en doğru şekilde anlatacak müşteri temsilcileri var mı?

Üçüncü ve bence en önemli soru: Amaç, uzun vadeli sadakat midir, yoksa vur kaç mıdır?

İyi eğlenceler