Zayıf sinyaller, bu terimi 1990 yılında ortaya atan Ansoff ve McDonnell’a göre, “yaklaşan etkili olaylar hakkında hassas erken belirtiler”, iş dünyası için büyük fırsatlar sunabileceği gibi gelmekte olan tehlikeyi savuşturmak için zaman kazandırabilir.
İş dünyası dedik ama insanlık tarihi zayıf sinyalleri göz ardı eden orduların, ulusların hikayeleri ile dolu. Daha çarpıcı olduğu için yakın tarihimizden bir örnek verelim. Yunan komutan General Trikopis, Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında Türklerin genel bir taarruza kalkışabileceklerini bütün Yunan ordusunda düşünen tek komutandı. Trikopis, Türk Ordusunun Fransız ya da İtalyanlardan veya her ikisinden bol miktarda ağır top aldığını tahmin ediyordu. Üstelik bu saldırının Afyon’dan yapılması durumunda başarı şansının çok yüksek olacağını hesaplıyordu. Hatta Büyük Taarruzdan iki ay önce kaçarak kendilerine sığınan bir Türk askerinin, Türk karşı saldırısını haber verdiğini, bu bilgi üzerine yapılan keşif raporlarının da ifadeyi doğrulamış olduğunu onun hatıratından öğreniyoruz. Peki neden Trikopis kimseyi ikna edemedi ve ordusunun hezimetini önleyemedi? Aşağıda buna değineceğim.
İş dünyasına dönersek; doğası gereği zayıf sinyalleri, özellikle büyük organizasyonlar için değerli yapan, zayıf olmaları, yani herkes tarafından fark edilmemeleri. Bir eğilim belirginleştiğinde (trend olduğunda) çoğunlukla ondan yeterince faydalanmak veya korunmak mümkün olmuyor. Bu zayıf sinyalleri almamıza mâni olan nedenleri iki ana başlık altında inceleyebiliriz:
Kişisel yanlılıklar:
Ön yargısız olmak her ne kadar zorsa da insan bilişsel çarpıtmaya karşı uyanık olmalıdır. Bu “prizmaların” farkında olmazsak gördüğümüz şeyi gerçek sanma hatasına düşeriz. Belirsizlik karşısında tabloyu bildiğimiz bir resme benzetme dürtüsü baskın gelir. Zira insan aklı belirsizlikten kaçınır. Kendisi için tutarlı bir hale getirip rahatlamak ister. Belli başlı bilişsel çarpıtmalara değinirsek;
Algıda seçicilik veya filtreleme: İşimize gelen bilgilere inanma, yürüttüğümüz mantığa oturmayan bilgileri ayıklama, inanmama ve göz ardı etme eğilimimiz vardır.
Bozuk çıkarım: Bazen de tabloya uymayan bilgiler, işleme alınır ama bazen rasyonalize edilerek çarpıtılırken bazen de hüsnükuruntu (safça iyiye yorma) ile geçiştirilir.
Yan çıkma: Kendi fikrimize uyan kanıtları aramaya, bizi eleştiren değil doğrulayan kişilerin görüşlerini almaya daha yatkınızdır. Hatta hafızamız bile çelişen görüşleri unutmaya meyillidir.
[Yunan hezimetinde de komutanlar bu yanlılıkların çoğuna yakalanmışlardır. Nitelik ve nicelik anlamında daha iyi durumda olan ordularına karşı zayıf Türk ordusunun bir harekât gerçekleştireceğine ihtimal vermediler].
Organizasyonel yanlılıklar:
Her ne kadar gruplar yanlılığa düşmeme konusunda bireylerden daha avantajlı olsa da bazen grup düşünmesi adı verilen, bir fikir birliğine varma eğilimi, gruptan ayrı düşme tedirginliği ile aykırı görüşleri bastırabilir. Bazen de farklı birimlere gelen benzer bilgileri, ortak değerlendirme imkânı bulunmadığında anlamlandırmak zor olabilir. Özellikle bilgi ne kadar eksikse ıskalama ihtimali de o kadar yüksektir.
[Yine tarihten öğreniyoruz ki, Yunan Orduları Başkomutanı Papulas, Sakarya’dan sonra Atina’ya savaşın bitirilmesini ve siyasi çözüm aranmasını tavsiye eden bir rapor gönderir. Böyle bir gelişme Yunan Hükümeti için kabul edilebilir olmadığından Papulas istifaya zorlanır ve yerine Anadolu’daki durumdan habersiz olan ve bu kritik görev için yeterli olmayan Hacıanesti getirilir. Yönetimin muhalif fikirlere olan bu tavrının Trikopis’e düşüncesini savunma cesareti ve ümidi vermediği sonucunu çıkarabiliriz.]
Zayıf sinyalleri yakalamak için başvurulan bazı yöntemler ise şöyle:
Yerel istihbarattan faydalanmak
Özellikle kompleks ve değişkenliğin çok olduğu ortamlarda yerel bilginin birimler arası hızlı paylaşılmasını sağlamak önemlidir. Örneğin rekabetin yoğun olduğu pazarlarda satış ekipleri sahada birçok gözlem yapar, ancak bu bilgileri kayda geçirmek ve gerektiği gibi kullanmak kolay değildir. Çoğunlukla temsilcilerin kendi işlerini yapmaya engel gördükleri raporlar önce bölgelerde sonra merkezde birikir, raporları okuyacak çalışanlar ise çok meşgul olduklarından buna fırsat bulamaz.
Genişletilmiş ağlardan faydalanmak
Zayıf sinyalleri ortaya çıkarmak için başvurulması gereken ama çoğunlukla es geçilen bir kaynak ise bayiler, tedarikçiler, müşteriler ve diğer ilgili grupların oluşturduğu ekosistemlerdir. Tabii buradan gelen bilgi akışını şirketin hazmedebileceği seviyede tutmak ve hangilerine dikkat kesileceğini bulmak önemlidir.
Arama ekiplerini seferber etmek
Organizasyonda belli alanlarda yeni ufukları taramak için bir ekip kurmak veya kurum dışından bir uzmanlar kurulu oluşturmak. Bu gruplar olası tehlikeleri ve fırsatları belirleyebilirler.
Sosyal dinleme
Sosyal medya bu anlamda bizim nesle bahşedilmiş bir lütuf, ama ne aradığınızı bilmezseniz, samanlıkta iğne aramaya daha çok benziyor. Ama genellikle tüketici beklentilerindeki değişimler, mevcut alternatiflerden memnuniyetsizlikler en çok ilham veren malzemeler.
Eğer önemli bir zayıf sinyal yakaladığınızı hissediyorsanız, ilk alacağınız karar bunun üstüne gitmek olsun. Buradan geliştireceğiniz hipotezi kurum içinde veya dışında test etmenin yollarını arayın. Bu olasılık için alternatif senaryolar geliştirin. İçeride sağlıklı ve yapıcı bir tartışma ortamı yaratmaya çalışın. Tabii bir şirkette her konuda olduğu gibi üst yönetimin bu zayıf sinyallere kulak vermesi, değerini bilmesi gerekir. Tarihin kaybedenler sayfasında yer almak istemiyorlarsa…
Kaynaklar:
http://thefuturemarket.com/futurechronicle/the-value-of-weak-signals
https://sloanreview.mit.edu/article/how-to-make-sense-of-weak-signals/
https://www.mckinsey.com/industries/high-tech/our-insights/the-strength-of-weak-signals
Yorum Yok