Pazarlamacı Bir Babadan Marka Öğütleri
Markalar da çocuk gibidir, hatta çok duymuşuzdur, “o benim çocuğum gibi” derler marka sahipleri… Peki pazarlamacılar kararlarını nasıl verirler “çocukları” için?
Markalar da çocuk gibidir, hatta çok duymuşuzdur, “o benim çocuğum gibi” derler marka sahipleri… Peki pazarlamacılar kararlarını nasıl verirler “çocukları” için?
Yeryüzünde bugüne kadar ilginç olmayan bir zaman oldu mu bilmiyorum ama bizim ilginç zamanlar yaşadığımız bir gerçek.
Marka konumlanması ne anlama geliyor, kime ve neye göre konumlamaktan bahsediyoruz?
Yatay hiyerarşinin getirileri sadece patronla konuşabilmekten bir hayli fazladır…
Faydası kanıtlanamayan pazarlama stratejilerini terk etmemiz mi gerekiyor?
Arketipler, efsanelerin kurucusu ve aynı zamanda bilinçaltımızın ürünleri olan, dünyanın her tarafında görülen, kollektif yapıya sahip şekiller ve imgelerdir. Kültür Sanat alemi de bu kuramdan yola çıkarak, bolca ekmek yemiştir, yemeye de devam edecektir: Star Wars, Jung arketiplerine göre hazırlanmış en önemli baş yapıttır. Titanic, Gladyatör bunlardan bazılardır.
Markanız sağlamsa o bütün işi görür. Sadece satışçıları, pazarlamacıları değil bütün şirketi sırtında taşır. Ama kıymeti azsa ya da bilinmiyorsa en iyi satışçı da en iyi pazarlamacı da şirkete para kazandıramaz.
Sizin bir firma olarak yapabileceklerinizi kurduğunuz strateji değil içinde yaşadığınız kültür belirler. Markalar da o kültür içinde doğup, oradan beslenirler, dolayısıyla ona çok uzak değerler ve özellikler taşıyamazlar.
Hemen her yerde hikâye anlatmanın öneminden ve nasıl anlatılacağından bahseden makaleler okuyoruz. Reklamda hikâye, sunumda hikâye, dijitalde hikâye, hikâye her yerde… Peki, nedir bu hikâye yazmak nasıl yazılır, nereden başlanır?